
Adlı yılı açmış bulunmaktayız. Yani adli yılın ülkemizin hayrına vatandaşlarımızın da adaletine vesile olmasını dilerim.
Yıllardan beridir adli tatil 20 Temmuz 5 Eylül arasında idi. Herkes yani adliyenin enstrümanları, hakimler savcılar ve avukatlar kendini buna göre hazırlardı. Duruşma trafiği, iş yoğunluğu organize edilirdi. Son birkaç yıldır nedendir bilinmez adli tatilin süresinde devamlı değişiklik yapıldı. Değişiklik yapılarak adli tatil 01 ağustos 1 Eylül arası olarak düzenlendi. Bu uygun değil denip 20 Temmuz 1 Eylül arasına alındı.
En son Anayasa Mahkemesi tarafından bu düzenleme iptal edildi. Şu anda Türkiye’de adli tatil diye bir düzenleme yok, ya da şunu düzelterek söyleyelim 1 ağustos 1 eylül arası olan düzenlemeye dönülmüş oldu.
Ben bunu niye anlattım diye düşünebilirsiniz.
Değişimden gelişmeden ve yeni sistemlerden yana biri olmama rağmen gelenekleşmiş ve gerekli bir yapıyı değiştirmeye çalışmanın doğru olmadığını düşünmekteyim.
Önce adli tatilin çıkış amacı, tarım toplumunda hasat zamanı adliyeye gelemeyecek kişilerin haklarını korumaktır. Şimdi tarım değişti, ulaşım gelişti buna ihtiyaç yok denilebilir. Ancak bunun yanında yaz sezonunda çalışanların tatil süreçlerini göz ardı etmemek lazım.
İkinci asıl nokta bence adli tatili anlama çalışmasıdır. Adli tatili bir meslek grubunun kafasına göre iş yaşamını düzenleme baskısından kaynaklanan bir sonuç olarak görürsek o zaman adli tatili hepten silmemiz gerekir.
Kaldı ki adli tatil olunca adliyenin kapısına kilit vurulmamaktadır. Her mahkemede yıllık izin kullanan personel haricinde personel bulunmakta ve nöbetçi hakimler kanalıyla işlemler yürümektedir.
Adli tatile giren mahkeme ve işler Asliye – Sulh Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri statüsündeki mahkemelerdir. Ceza, İcra ve İş mahkemelerinde adli tatil uygulaması yoktur. Adli tatilin iş yüküne negatif bir etki sağlamamaktadır. Tam tersine pozitif etkiyle adli tatil merkezli sinerji oluşmakta ve çalışanlar açısından psikolojik olarak iş yükü hafiflemektedir. Yeni sezonda adliyenin kısa sürede adalet dağıtması dileğimizle bu yazımızı sonlandırıyoruz. Saygılar sunarım
Avukat Ahmet Yazıcı
– O Adli Tatil, içinde oldukça çelişkiler ve adaletsizlikler taşırdı. Hâkim ve Savcıların kimi 30 gün, bazen uygun, bazen uygun olmayan kış vesair zamanlarda tatil yapabilirlerken, hatta seçim filan varsa yapamazlarken, bazıları hep aynı zamanda (Temmuz-Ağustos-Eylül aylarında) ve 45 gün gibi bir süre ile tatil yaparlardı. "Adli tatil çiftçi içindir" denirken, çiftçinin ve hatta diğer vatandaşların zaten genelde kendi önlerine gelmediği, dosya üzerinde iş gören Yargıtay ve Danıştay yargı mensupları da buna dahildi. Hatta asıl onlar yararlanıyor gibiydi. Çıkarılan İstisna hükümlerle, o aylarda köylünün, çiftçinin yerel mahkemelere gelmek zorunda olmadığı iş neredeyse kalmamış gibiydi. Örneğin, asıl köylünün, çiftçinin toprağının, tarlasının, bağının ve bahçesinin davası olan Kadastro Davaları, Orman Davaları, adli tatil olan o aylarda da görülmek ve gerektiğinde vatandaş işini gücünü bırakıp mahkemeye gelmek zorunda idi. Geliyordu da. Ayrıca iş yükünden şikâyet edilen bir ortamda, Anadolu şartlarında tam iş yapılacak bir zamanda, örneğin Asliye Hukuk'larda, o aylarda zorunlu tatil yapılıyordu. Anadoluda genelde mahkemeler açısından mahkeme dışındaki keşif vesair uygulamalı zorunlu işleri yapabileceğiniz aylar zaten yaz ayları, yani Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarıdır. Ondan önce ve sonra kar, yağmur, çamur, hava muhaleti işleri engeller, gidemez yapamazsınız. O aylar da tatil olunca, "elden gitti bir sene daha" olurdu. Adaleti düşünen de, bazılarının işine gelmezdi… Şimdiyi bilemem.
– Çelikhan Eski Hâkimi, Çayıralan Ceza Hâkimi, Sarıkaya Serbest Avukatı, Emekli Müşavir Hazine Avukatı, Halil İbrahim YAMAN