Sevgili okurlar,
Bizatihi “kendimiz” başta olmak üzere, en yakınlarımızdan başlayarak; diyalogda olduğumuz / olmak zorunda kaldığımız tüm insanlara yaptığımız en büyük haksızlık ve hatta zülüm: “BEN BUYUM” diretmesidir. “Sen bu isen” aldığın bunca eğitimin amacı ne? Neden bu kadar yükü yüklendin? Amacın bir türlü “hamallık mıydı?” gibi bir sürü soruya, bu mantığın vereceği hiçbir cevap yoktur. Bu kabulleniş, öylesine aşılmaz bir engeledir ki: Bu insan türünden asla bir “üst karekter” oluşturamazsınız, ne kadar çaba harcasanız da, herhangi bir yönünü değiştiremez ve yeni bir “iyi yön” kazandıramazsınız. Derin saygı duyduğumuz yüce kişilikler, dünyaya bu üst karakterleri ile gelmediler. Hatta bir çoğusu, çok kötü insanlardı; katildiler, hırsızdılar, hayduttular. Onlar çok temel ve basit bir şey yaptılar: KENDİLERİNDEN ÇOK FARKLI KARAKTERDE YENİ İNSANLAR ÇIKABİLECEĞİNE TAM İNANDILAR. Sonrası kendiliğinden geldi: İyiliğin sesini duyabildiler, “ben daha iyi biri olabilirim” dediler, sıkıntı veren yönlerini cesurca keşfettiler ve terk ettiler. Allah’tan avf, kullardan özür dilediler. Yetmedi: yeteneklerinin farkına vardılar, benliklerinde “devrim üstüne devrim” yaptılar. Bir de baktılar ki: Arkalarındaki “o insandan” eser kalmadı, bu harika başkalaşımdan önce kendileri farkına vardı, sonra en yakın-en uzak halkadaki tüm insanlar… Herkes memnun, başta “iç benlik” olmak üzere, yeni bir insanın doğumuna ait katmerli bir heyecan duydular…
Sevgili okurlar, gelin hep birlikte bu cesareti gösterelim: “Ben buyumdan” çukurundan; “ben bir hazineyim, bende çok güzellikler saklı, ben hatalarımla “ÖZDEŞ” değilim, hatalarım / günahlarım şimdi benden çok çok uzaklarda” zirvesine çıkalım. Sadece iç istek ve yönelişin bile, Yüce Allah katındaki yardm ve rahmetini şaşırarak ve mahcup olarak göreceğimizden emin olabililirsiniz.
Harika bir yazı olmuş zevkle be beğenerek okudum kalemizize sağlık başarılar tebrikler efendim