DÜN, BUGÜN, YARIN
Merhaba Sevgili Okurlarımız. Zaman geri getirilmesi mümkün olmayan bir an. Yılın son ayı, yeni yılın başlangıcını yaşadığımız şu günlerde, bugünkü konumuz zaman olsun istedim.
En uzun gecenin sabahında, doğmuşum ben. Doğduğum gün bugünüm olmuş ve akan zaman benim için o vakit başlamış. Göynük’te, iki katlı, üç göz odalı evimizde Ayşe Ebe’nin emekleriyle dünyaya gelmişim. Tertemiz ve hiçbirşeyden habersiz.
Ya siz, siz ne zaman doğdunuz? En uzun günde mi? Seher vakti mi? Sabahleyin güneş doğarken ya da akşam güneş batarken mi? Yahut öğle veya ikindi ezanı okunurken mi? Hastanede, evinizde ya da yolculukta mı? Her ne zaman ve nerede doğmuş olursanız olun, Dünya’ya merhaba derken attığınız çığlıklar, ailenize en büyük mutluluğu yaşatmıştır. Sizin bugünlere yetişmenizin varoluş çığlıkları, ta o zamanlar bugünlerinizin temelini atar. Ağlama sesinizin güçlülüğüyle Dünya’ya “Ben geldim, yerimi açın!” diye haykırırsınız. Siz, sesinizin güçlülüğüyle ortalığı çınlatırken aileniz hayallerini sıralar. Onlar, “Benim oğlum ya da kızım büyüyünce doktor, mühendis, patron olacak.” sözleri umutla ağızlarından dökülür. Neden doktor ya da mühendis istenir de öğretmen, memur, hemşire, polis ve işçi olsun istenmez bilmiyorum. Hangisinin emeği daha fazla ya da daha azdır. Sorumluluk sahibi olarak zamanınızı en iyi şekilde değerlendirdiğinizde gönlünüz de rahattır, vicdanınız da.
Bugün hangi haberler var? Hangi işi yapacağız? Gündem konumuz nedir? Cümleleri bugünümüze en iyi örnek. Aradan yirmi dört saat geçtiğinde yaşadıklarımız artık dünde kalmıştır. Yarının ne getireceğini ise hiç bilemeyiz. Belki planlarız, ama ne kadarı gerçekleşir. Bugün yaşadığımız acı bir olay, zaman geçip düne dönüştüğünde kalbimizde yerini burukluğa bırakır. Zaman en iyi ilaçtır derler, acıyı azaltır. Şimdi yaşadığımız sevinç ve coşku, dünde kaldığında heyecanımız da azalır. Zaten sürekli heyecan içinde olmak, kalbimizi yorar.
Zamanımızın değerini çok iyi bilmeliyiz. Bu yüzden ne kimsenin zamanını çalmaya hakkımız var, ne de zamanımızın çalınmasına. “Bak bir şey söyleyeceğim, az beni bekle!” gibi sözler bir nevi zaman hırsızlığı değil mi?
Türk Milleti olarak dünümüzde ne çok olay yaşadık. 1299 Osmanlı Devletinin kuruluşu, 1453 Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u Fethi, 1881 Mustafa Kemal Atatürk’ün doğumu, 1923 Cumhuriyetin ilanı, Mehmet Akif Ersoy ve İstiklâl Marşımız ve daha nice büyük tarihi olaylar….Hepsi dün, bugün ve yarın kavramı içinde.
Beş altı yıl önce katıldığım bir seminerde konuşmacı, “Bizim için en önemli şey nedir?” diye bir soruyla başlamıştı konuşmasına. Katılımcılar para, sağlık, mutluluk, aşk gibi sözcükler sıraladılar. Seminercimiz, ” Bu saydıklarınızın hiçbiri değil, en önemli şey zamandır! demişti. Aslında seminerin konusu da zamandı.
2013 yılını geride bırakırken, 2014 yılı Bolu için ne kadar da anlamlı değil mi? Yani Bolu il plakasından söz ediyorum.
Yeni yıl, hem Bolu’muz, hem de okuyucularımız için hayırlı uğurlu olsun. Yarınlarınızın dünden daha güzel olması dileğiyle en güzel bugünler sizlerle olsun. Sevgi ve saygılarımla…
YENİ YIL
Koskoca dolu bir yıl,
Çabucak geçiverdi.
Yeni yeni umutlar,
Yüzüme gülüverdi.
Takvimin son yaprağı,
Yılın bu güzel ayı.
Ocak geliyor yine,
Yeni yılın ilk ayı.
İşte yeni bir yıl daha,
Bilgili çocuklarla,
Boş geçirme gününü,
Göster büyüdüğünü.
Gül, eğlen ve neşelen,
Seke seke yürürken,
Sanki ümitlerime,
Yol açıyor giderken.
Üzülmek neye yarar,
Dostluk ve barış varken,
Birlikte paylaşılır,
Güzel günler yaşarken .
01 . 01 . 2002
A . GÜLTEN KIRICI
elinize yüreğinize sağlık tebrikler…