KAMUDA KADIN OLMAK !
Kadın algısı, kadına bakış ve kadın erkek ilişkileri konusunda günümüze değin çeşitli tartışmalar yapıldı. Meselenin sosyal boyutunun yanında dini boyutu da gündemdeki yerini devamlı korudu. Maalesef hiçbir bakış açısı ideolojik bakışın önüne geçemedi. Genel geçer ölçü olması gereken ve hukukun temelini oluşturması beklenen özgürlük ve hak kavramı o alana hiç yaklaştırılmadı.
Cumhuriyetin ilanından bu güne sosyal hayatın içerisinde erkek kadından her zaman bir adım önde olmuştur. Toplumsal algı ve miras aldığımız geleneksel ahlaki bakış, kadının sosyal hayatın dışında ailesiyle meşgul olmasını gerektiren bir bakış açısı sunuyordu. Zamanla bu bakış açısı kırılarak kadının da sosyal hayatın içinde erkekle yan yana çalışmasının hayatın bir gerçeği olduğu fikrini ortaya çıkardı. Fakat kadının çalışma hayatının içerisinde yer bulması çok da yaygınlaşamadı. Bunun sebepleri farklılık arz edebilir. Bana göre sebeplerin en başında, ideolojik bakış açısıyla , özgür düşünce ve yaşam biçimini devre dışı bırakan, çalışma şartlarını dar kalıplar arasına sıkıştıran, insan onurunu ve inancını rencide eden kılık kıyafet yönetmeliğidir. Elbette kamuda çalışanlar açısından çalışma şartlarına uygun kılık kıyafet standardı getirilebilir. Ancak bu mevzuat düzenlemeleri kişilerin inanç ve düşünce şekilleriyle mevcut şablon arasında bir yabancılaşma meydana getirmemeli. Ülkemizdeki kılık kıyafet düzenlemeleri maalesef başörtüsü yasağına indirgenmiş durumda. Yıllarca başörtüsü takan kızlarımız – esas amaçlarının başka olduğu niyet okumasıyla- üniversitelere alınmadı. Çağdaşlık adına kadınların cehaletlerine zemin hazırlandı. Var sayalım başka kötü amaçları var. Peki kötü amacı olan erkeklere ne oldu? Onlar ellerini kollarını sallayarak üniversiteye de gittiler, kamuda da rahat rahat çalıştılar. İlericilik adına kadın düşmanlığı yapıldı. Çok şükür üniversitelerde öğrenci olanlar için sorun çözülmüş görünüyor. Fakat kamuda çalışan başörtülü kadınlar için sıkıntı henüz giderilebilmiş değil.
Kamuda çalışanların Kılık Kıyafeti için, 1982 yılında çıkarılıp 1991 ve 2001 yılında değişikliğe uğrayan Yönetmeliğin ilgili bölümlerine bir göz atalım: “ a) Kadınlar; Elbise, pantolon etek temiz, düzgün, ütülü ve sade, ayakkabılar ve/veya çizmeler sade ve normal topuklu, boyalı, görev mahallinde baş daima açık, saçlar düzgün taranmış veya toplanmış, tırnaklar normal kesilmiş olur. Ancak bazı hizmetler için özel iş kıyafeti varsa görev sırasında kurum amirinin izni ile bu kıyafet kullanılır. Kolsuz ve çok açık yakalı gömlek, bluz veya elbise ile strech, kot ve benzeri pantolonlar giyilmez. Etek boyu dizden yukarı ve yırtmaçlı olamaz. Terlik tipi (sandalet) ayakkabı giyilmez. b) Erkekler; Elbiseler temiz, düzgün, ütülü ve sade; ayakkabılar kapalı, temiz ve boyalı giyilir. Sandalet veya atkılı ayakkabı giyilmez. Bina içinde ve görev mahallinde baş daima açık bulundurulur. Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz. Saçlar, kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir, temiz bakımlı ve taranmış olur. Her gün sakal tıraşı olunur ve sakal bırakılmaz. Bıyık tabiî olarak bırakılır, uzunluğu üst dudak boyunu geçemez, üstten alınmaz, yanlar üst dudak hizasında olur, alt uçları dudak hizasından kesilir. Kravat takılır, kravatı örtecek şekilde balıkçı yaka veya benzeri süveterler giyilmez. Hizmet gereğine uygun olarak verilmişse tek tip elbise giyilir.” Konuyla ilgili Yönetmelik maddeleri bu şekilde. Sıralanan yasakların hukuki olarak birbirinden farkı yoktur. Yani, “saçların düzgün taranmasıyla” “ başın daima açık olması” aynı değerdedir. Peki bu güne kadar “baş daima açık” ifadesinin dışında yukarıda yer alan maddelerden hangisi tam olarak uygulanabildi? Buna en iyi cevabı kamu çalışanları verecektir. Demek ki mesele yönetmelik falan değil, baş örtüsü düşmanlığı. Konuya insan hakkı ve özgürlüğü açısında baktığımızda ne kadar gülünç bir durumda olduğumuzu görürüz. İsteyen kadın baş örtüsüyle, dileyen yırtmaçlı veya mini eteğiyle veya istediği pantolon şekliyle gelse; isteyen erkek memur kravatsız, istediği saç ve bıyık şekliyle gelse maliyede iş yarım mı kalır, eğitim boş mu geçer? Hayır hiç biri olmaz. Sadece kişilere güven gelir. İnandığıyla, düşündüğü ve yaptığı arasına barış girer. Bir Memur konfederasyonumuzun bu konuda başlattığı eylemin sonuç getirmesini diliyorum. Bazı sendikaların bu eyleme ideolojik bakış açısıyla karşı çıkmalarının bu güne kadar ortaya koydukları özgürlük istekleriyle ne kadar uyuştuğunu sizlerin takdirine bırakıyorum. Ya başını açacaksın ya da cehaletle baş başa kalacaksın anlayışını ilerici ve çağdaş geçinenler nasıl ileri sürebiliyorlar anlayabilmiş değilim. Çalışanların huzur ve güven duyduğu bir yönetmelik özlemiyle. Sağlıcakla kalın…
Ömer AKMANŞEN