Bazen işe öylesine kendinizi kaptırırsınız ki önünüzdeki büyük hatayı göremezsiniz. İnşaat sektöründe bu çok fazla olmuştur. Kimi zaman binanın çok yüksek olmasından kaynaklanan rüzgâr gücünün binayı salması, denizin ortasına inşaat edilen yapay “Palmiye Adası’nın” deniz akıntısının yönünü değiştirerek anakaradan toprak alması sebebiyle her yıl düzenli olarak anakaraya toprak eklenmesi gibi bariz hatalar hep olmuştur. Geçenlerde okuduğum bir yazıdan sonra kur politikasını yeniden analiz etmenin zamanının geldiğini düşündüm. Şimdi adım adım gidelim;
2004 yılı başı dolar 1.4 TL civarındaydı
2008 yılı başı dolar 1.15 civarındaydı.
Bu yıllar arasında dolar lira karşısında yaklaşık %20 gibi ciddi bir değer kaybı yaşamıştı. Lira ise değer kazandı gibi görünse de enflasyon oranı %40 olmuştu. O zaman üstünkörü bir hesapla dolar 1.15TL’lerde değil 1.45’lerde gezinmesi gerekiyordu. Merkez Bankasının 2003, Tüfe Reel kur endeksside 2007 sonunda 131.34’tü. Buradan da bakarsak “TL” %30 üstünde değerli. Reel kur endeksine göre de dolar 1.52l erde olmalıydı.
İlk soru kur dengesi var mıydı? Ne fark eder ki cari açığı önemsemiyorduk. Dalgalı kur sistemi uzun dönemde kur dengesini sağlar. Neden mi? Kur az kalırsa Cari açık artar ve dövize talep gelir ya da tersi olur cari fazla oluşur kur aşırı değerlenir döviz arzı artar Kurlar düşer kur dengeye gelir.
Türkiye’de dalgalı kur sistemi eski model araç gibi hep tıkandı, sorun verdi. Ne zamana kadar oldu? 2010’a kadar. Neden? Çünkü dışarıdan bol bol para geldi. Şimdi hazır döviz diplerde iken ne yapılmalı? Bırakalım üretimi alalım ucuza yurt dışından satalım ülkede gitsin. Bu sorun ne zaman patlar?
Ya MB gün gelecek dövizi dengelemek için çaba gösterecek, rezervlerde dibi göreceğiz, elde avuçta bir şey kalmayacak ya da bir anda o oluk oluk akan sıcak para yön değiştirerek başka ülkelere kayacak.
2010 ve 2011 yılında MB panik yaşadı. Enflasyonu durdurmak için düşük kuru görmezden gelen MB cari açık telaşına düşünce (Cari açık neden arttı? 1-) Ortadoğu’da ki gerginlik 2-) İthalata dayalı tüketim3-)Yüksek petrol ve gaz fiyatları ikincisi de yurdumun bitmek tükenmek bilmeyen enerji ihtiyacını karşılama arzusu).
Ne yaptı MB dış talebi kısalım dedi sonra kur artışını da sağlarız. Şimdi MB diyor ki dalgalı kurdan vazgeçmeyiz. Sıcak para girişiyle mecburen milyarca dolar döviz sattı.
Şimdi nerede kaldı serbest dalgalı kur politikası? Cevap olarak dönüp dolaşıp aynı yere geldiğimizde “Hop geldik mi başa” diyen ODTU işletme mezunu bir arkadaşımın sözü vardı, o geldi aklıma .
Şimdi bir hocamın söylediklerine göre bu bozuk arabayla yola çıkmanın maliyetini: 2002’de 85.5 milyar olan uluslararası yatırım pozisyonu açığımız 2010 da 326.6 milyar oldu. Özel sektör dış borcu 43 milyardan 200 milyar oldu. 2011 son çeyreğine kadar da 260 milyar dolar cari açık verdi. İşte tekrar “hop geldik mi başa”. Sıcak para girişi durdu MB döviz rezervlerini eritmeye başladı. İthalat başladı, işsizlik arttı. İktisadı faaliyetlerde yavaşlama başladı. Ne oldu son açıklanan büyüme rakamlarından sonra bu 2012 yılı büyüme oranı düştü. Financial Times ne demişti: “Türkiye’nin para politikası köşeye sıkıştı. MB inatçılıkla döviz satmayı sürdürürse ülkenin risk primi artar. Bankanın güvenilirliği(kredibilitesi) uzun vadeli sorun yaratır”.
MB bir uzun vadeli bir hesap yaptı. Şimdilikte hesapları Erdem BAŞÇI komutanlığında takır takır işliyor. Şimdi MB rahat, sıcak para girişi de sağlam, yatırımlar da sağlam. FED dünyaya sürekli para pompalıyor.
İnsan düşünmeden edemiyor? Tekrar MB dövize dışarıdan müdahale eder mi? Gerekirse eder, faiz oranını da değiştirir çünkü MB hedefini çokta açıkladı ve Türkiye’nin arkasına aldığı rüzgarı kaçırmak istemiyor. Müdahale sonunda piyasaların buna tepkisi ne olur? Eş zamanlı olarak doların euro karşısında değer kaybetmesi ABD’de ki petrol şirketlerini ne kadar rahatsız eder? Petrol fiyatları ne kadar yükselir? Buna bağlı olarak cari açığımız %? artar. Bu soruların binlerce kombinasyonlu olarak cevapları olsa da şu aralar MB hem rezervleriyle hem de politikasıyla sağlam adımlarla ilerliyor. Buna eşlik eden ise bu olumlu hava ile İMKB.
İMKB her ne kadar rekorlar kırsa da hisse bazında baktığımızda şirketler aynı değerde yükselmiyor. Borsa bir rüzgardır aldı arkasına gidiyor ve hızla şişiyor. Elbet her çıkışın inişi her aşırı şişmenin bir geri dönüşü olur ama ne zaman, nasıl nerede, hangi yükseklikte kimlerle patlar kimse bilmiyor? Bana göre yılbaşında ki 2012 kapanışlarından sonra borsa yeniden bir pozisyon alır. Benim korkum ne zaman bu borsa bu kadar tepe noktalarına çıkıyorsa ortaya ekonomik sıkıntıda çıkıyor. Şuan bana göre İMKB resmen kış gününde ki aldatıcı güneş. Dışarı baktığınızda gökyüzü açık, güneşli balonlar uçuşuyor gibi görünse de havada ayaz var. Pozisyon alacaklar, para kazanmak isteyenler yatırımlarını yaparken havanın görüntüsüne göre değil mevsimsel şartların gerektirdiği gibi sokağa çıkarsa kimse üzülmez. Ülkemizde yüzyılın krizinden en az zararla kurtulur.
Uluslararası Enerji Danışmanı
Uğur TURAN