REKLAM DEĞİL, ÖRNEK…
Ana sınıfı öğretmenlerimizle toplantı yaparken odanın kapısı belli belirsiz vuruldu. Bir kadın ürkek bir vaziyette kapıyı açtığında “Buyurun hanımefendi!” diyerek onu içeriye çağırdım. Yavrusunun elinden tutmuş bir vaziyette, yavaş adımlarla odaya girdi.
Anne ve gözlerindeki derinlik çaresizliğe yuvarlanmış bir ceylanı andırıyordu.
Sessizliği, yüzündeki derinliği, bakışlarındaki mana, yüreğinde taşıdığı ağırlığı hissettirir gibiydi. Belli ki fırtınalı bir vadiden geliyordu ve fırtınanın uğultusu yüzüne sinmiş onu tedirgin ediyordu. Soğuk bir hava esiyordu simasının kıvrımlarında.
Nereden başlayacağını, ne söyleyeceğini bilememe tedirginliği içerisinde: “Hocam ne olursunuz bana yardım edin” diyebildi.
Heyecandan kelimeleri ağzında geveliyor, fakat görüntü itibariyle “İmdaat!” diye bağıran muhtaç birisini andırıyordu. Bakışlarımdan onu dinlemek istediğimi sezmiş olacak ki devam etti.
“Bu yavrum ablası gibi okula gitmek istiyor. Ana sınıfı yaşında fakat babasına anasınıfının faydalı olduğunu bir türlü anlatamıyorum. İmkanlarımız da kısıtlı, eşimin sigortası olmadığı gibi maaşı da asgari ücret olunca tartışıp duruyoruz, burama geldi hocam!” derken eliyle boynunu işaret ediyordu. Odadakilerin ona olan ilgisini sezmiş olacak ki cesaretle devam etti:
“Bizim suçumuz ne hocam? Fakir olduğumuz için mi ben çocuğumu anasınıfına gönderemiyorum, bakar mısınız şu miniğe, gözlerindeki ışıltı gelecek vaat etmiyor mu? Bu minik anasınıfından aldığı temelle belki süper bir çocuk olacak, bu imkanlardan bizler neden mahrumuz?” Sesi gitgide hiddetleniyordu.
Üzerimden kaynar sular dökülmüş gibi oldu o an.
Eğitimde fırsat eşitliği, sosyal adalet gibi kavramlar zavallı annenin çığlık mı, yakarma mı olduğu belli olmayan serzenişleri arasında darmadağın olmuştu adeta.
Haklıydı… Bizler günlük gaileler içerisinde kendimizi çok meşgul görürken, çok iş yaptığımızı düşünerek yorulma modlarına girerken, böyle aileleri ve yavruları neden gözden kaçırıyoruz?
“Bizim işimiz değil” diyerek sorumluluğu üzerimizden atamayız. Geleceğimizi sağlam temeller üzerine inşa etmek istiyorsak ve devlet adına eğitim işini okullar olarak bizler üstlenmişsek bu tip ailelere de ulaşmalıyız/ulaşabilmeliyiz.
(Devletin ödeneği özellikle eğitim konularında sınırsız olmalı ki, okullar bu konularda daha rahat davranabilsinler.)
Kaldı ki bu anne yavrusunu bize teslim etmek için uğraşıyor ve onun eğitilmesi için kavga ediyordu adeta.
Ufaklığa kaydı gözüm. İlginç…
Acıma hissi hiç uyanmadı içimde… Zaten onun acınacak bir yanı da görünmüyordu. Afacan ve sevimliydi. Çakmak taşı gibiydi minik gözleri; karanlığın içinde yıldızın parlaması gibi ışıldıyordu. Kıvırcık saçları, bir kuşun kanatları gibi inip kalkan kirpikleri, bakışları, küçüklüğün verdiği heyecana karışıyor, dudaklarımdan çıkacak cevaba odaklanarak yerinde duramıyordu.
O anda kendi sorumluluğumu düşündüğüm gibi eğitim seferberliği adına yapılan kampanyaları da düşündüm. Bu minik kuşa bir ilkbahar mevsimi yaşatacak ve onu sevinçten cıvıldayan, hoplayıp zıplayarak uçuşan kuşlar gibi bir hale büründürecek kimseler yok mudur? Karanlık bir geceden sonra dünyayı aydınlatan güneş gibi şu körpe yüreği parlatacak ve onun hayallerini süsleyecek, elemini sevince çevirecek bir muştu bulunmaz mı?
Anasınıfı öğretmenlerimiz ziyadesiyle etkilenmişlerdi kadından. Bayan olmanın verdiği şefkat, öğretmenliğin merhametiyle karışınca gözler nemlenivermişti o an. “Hocam Zeynep’ in giderlerini bu sene biz karşılayalım mı?” dediklerinde odadaki duygusal hava tavan yapmıştı.
Annenin sevinç gözyaşlarına karışan hayır duaları öğretmenlik mesleğinin kutsiyetine şehadet eder gibiydi. “Kendilerini bitirerek etrafını ışıtmaya çalışan” bu kutsal varlıklar gene yapmışlardı yapacaklarını.
İşte iki genç muallim bir taze beynin ufkunu aydınlatmak için harika bir fedakarlık örneği sergiliyorlardı. Küçük bir rica ile beraber: “Hocam lütfen reklam olmasın.”
“Yaptıkları işleri tabelalara kazıyarak adeta en üst desibelden dünyaya haykıranlar, harcadıklarını vergiden düşenler, hatta belli istekler karşılığında mutantan hayırlar(!) yapanlar! Duyun…!
Bakın burada güzel bir iş yapılıyor; karşılıksız, reklamsız ve kibirsiz…”
Ben de elbette arkadaşlar dedim; reklam değil, örnek olacak… 28.06.2013
abakimurat@hotmail.com
öğretmenlerin örnek davranışı takdire şayan. çok güzel bir hikaye.