
SAYIN BİRAND’I UĞURLARKEN …
Her akşam saat yediyi iple çekerdim. Eğer evime yetişememişsem, mutlaka aracımda onun haberlerini zevkle dinler bazen gülümser; rahatlığı, doğallığı ve alçakgönüllülüğü sebebiyle gıbta ederdim ona.
Rengarenk saatleri ve kravatları, Cuma günlerindeki neşesi, canlı olarak bağlandığı spikerlerle olan diyalogları (Cem sen bize anlat ne oluyor orada…), kırdığı potlar ve yumuşakça özür dileyip yoluna devam etmesi…
Şöyle ellerini birbirine vurarak paranın notlarına geçmesi, haber bitince “oh bu akşam çok yorulduk” demesi… Bu listeyi uzatabiliriz ama şunu söylersek herhalde yanlış olmaz o gerçekten bir “fenomendi”.
Bazen uzun süre ekrana çıkmadığında özlerdim onu ve kendi adıma haberlerden çok bir şey anlamazdım. “MAB Yorumluyor” bölümünde yaptığı tahlilleri, doğrunun yanında duruşu, sevecen ve insancıl yönü, özür dilemesi, hatadan dönmesi ve bunları sıradanlaştırması…
Hayatının sergüzeştine baktığımız zaman yaptığı hatalardan ayan beyan özür dileyerek geri dönmesi, ekranda kahkaha atarak işini doğallaştırması, umulmadık zamanda ortaya çıkıp sürpriz yapması, dünyada tanınmış pek çok kişiyle röportajları ve genel anlamda tarafsız bir pencereden olayları değerlendirmeye çalışması…
Vefatında da bir insan selinin kendisini uğurlaması, Başbakanımızın onun duanın gücüne inanması sadedinde, imanına şahitlik etmesi ve ortak akıl sağ-sol herkesin iyiliğini kabullenmesi…
İçinden çıktığı aile, yetiştiği çevre itibariyle bize pek yakın görünmese bile, ben onda ideal bir insan görüntüsü seziyordum hep.
Örneğin emniyet şeridinden gidenlere acaip sinir oluyordu. Gayri ahlaki davranış sergileyenlerin haberlerini verdikten sonra yüzünün buruşukluğu ve hele hele o “yazıklar olsun” demesi hep zihnimdedir…
Bazen ekranlardan kendine has bir üslupla “tuh” demesi hepimizin diline/düşüncesine tercüman olmaz mıydı? O haberi haber gibi değil şov gibi veriyordu. Her akşam saat yedide olayları/gelişmeleri şov tadında haberleştirip bazen de “ti” ye alıp izleyenlere sunuyordu.
Ve bir gün… Biz akşam Mehmet Ali BİRAND’ dan haberleri dinleriz diye düşünürken bir de duyuyoruz ki o bu alemden ayrılmış. Gerçekten haberciler adına müessif bir sonuç. Her ekrana çıkan ağlıyor, göz yaşı döküyor ve iyiliklerinden bahsediyor. Ne kadar eğitici bir spikermiş ki ölümünde spikerleri doğallaştırıp ağlatarak, haberin sunulma tarzını onlara böylece öğretmiş oluyordu. Dilerim bu da bir başlangıç olur. Ben de ilk olarak şöyle geçirdim içimden: “Bizim evden birisi ayrıldı”.
Bu kadar yoğun sevgi, kolay kolay elde edilemez. Demek ki çok dost kazanmış, sevilmiş ve sayılmış.
Evet bundan sonra haberleri hep asık suratlılardan, ekranda “don don” duranlardan, hiç gülmeyenlerden, hata yapmayanlardan, insancıl görüntü veremeyenlerden mi dinleyeceğiz acaba?
Ruhu şad olsun… 19/01/2013
Abdulbaki MURAT
gerçekten de öyle o bizden biri gibiydi