SEVGİ,SINIRSIZ YOLCULUKTA!
Sabah şarkı söyleyerek kalkar ,elini yüzünü yıkamadan önce, gözleriyle odasını süzer, güzel görünen, “ona göre çirkin görünen yoktu zaten”,selam verir gibi başını eyerdi. Kahvaltı sofrası pek hazır olmazdı.Aynı zamanda yatak odası olarak ta kullanılan odanın perdeleri eskimiş çullardandı.Önce perdeleri açtı,sonra dolaba uzandı. Olup olası o kadar olan yiyecekleri dolaptan el yordamıyla alır sofraya koyar,şarkıları eşliğinde . Kahvaltı denirse o adedini yaptıktan sonra kardeşini uyandırır, çapaklanmış gözlerini yıkardı. Bir iki lokma atıştırmasına izin verirdi. Babası tarlaların başındaydı çoktan. Annesi de onun peşinde dizlerini tutarak yürürdü .O’na da kardeşi ile olmak kalırdı. Kendisini ve kardeşini okula hazırlama zamanıydı. Beslenme çantasını hazırlamış, suluğuna da su doldurmuştu kardeşinin, bu arada. Okula gitmek için gerekli hazırlıklar tamamlanmıştı. Düğüne gider gibi gidilmeliydi. Bir kere daha kardeşinin giysilerine, eline yüzüne baktı.Kendisi de,babasının traş aynasına gözünü kestirerek eline aldı, bakındı .Çantasını gözüyle yokladı. Her şey normal, eksiğinin-gediğinin olmadığını görünce ,yüreğine su serpildi.
Kardeşinin elini hiç bırakmadan yürüdüler. Çantaları ve kardeşinin suluğu ile beslenme çantasını hep o taşırdı.Yine öyleydi.Kardeşini sınıfına uğurlarken,beslenme çantası ile suluğunu teslim etti.Sınıfına doğru yol aldı,sessizliğe boğulmuş koridorlardan geçti.Yerine oturdu.Öğretmeni henüz gelmemişti.Hazırlıklarını özenle yaptı ve öğretmenini beklemeye başladı. Anlatacakları vardı; Yolda gelirken çöpleri, pet şişelerini topladığını anlatacaktı öğretmenine. Arkadaşları her zaman ki gibi o’na göz ucuyla imrenerek bakıyorlardı.Çalışkandı,yardım severliğin örneği idi. Tertip ve düzeni harikaydı. Ev işlerinden ve derslerinden daha sonra kardeşinin yükünden canı çıkacaktı neredeyse. Her işin üstesinden gelebilme yetisini geliştirmişti. Evlerinin önünü ağaçlandırmış çeşitli çiçeklerle bezemişti. Ahşaptan olmasına rağmen saray görüntüsü hakimdi,evleri.Arkadaşları onu konuşuyorlardı beklide, fsıltıyla.Haksızlık kokan davranışlara tahammülü yoktu. Başkaldırışını dedesinden kapmış olacaktı. Bir an dedesini ve Kurtuluş Savaşını hatırlar gibi olduysa da fazla üzerinde durmadı.
Seviyordu insanları,hayvanları,ağaçları.Seviyordu Dünya’yı , üzerinde yaşayarak varlığını sürdürenleri canlı ,cansız varlıkları..!
Tez büyüdü aklıyla,sevgisiyle . Güzel genç kız olmuştu. Öyle derlerdi de O gülüp geçerdi bu lakırtılara. Annesi babası, günlerin getirdiği gelişmelerin farkında bile değillerdi, durmadan, dinlenmeden çalışırken. Kardeşi de yeni yetme delikanlı olmaya yüz tutmuş, babasının yükünü sırtlanmaya hazır ol da bekliyordu. Köy muhtarı başta olmak üzere, köyün ileri gelenlerinin akıl deposu olmuştu neredeyse. Üniversitede okuyor olması o’na avantaj sağlıyordu,tabi.Verimli arazi üzerine kurulmuş olmasına rağmen köyleri, köylülerin ekonomik durumları pek iyi değildi. İş başa düşmüştü. Yılladır çalışan çiftçiler, hayata küsmek üzereydiler. Muhtar ve heyet-i umumiye çaldı kapılarını. Bir bir anlattılar sıkıntılarını, bankaya olan borçlarından dem vurdular. Çaresizlikleri yüzlerinden okunuyordu. Babası her kelamdan sonra başı ile onaylıyordu.Pekala biliyordu bunları.dinledi yinede.Köy meclisinin yükü hafifler beldi diye.
Okulu bu yaz bitmişti. Toprakla yaşamayı yeğlemişti.Yağmura direnmeden kayıp giden toprakla. Yaralıydı tarlalardaki toprakları.Yarasını sarmak gerekti.Uzun araştırmalar yaptı. Toprağı korumak, kollamak görevini üstlenmişti. Düşmanı tek değildi. Pek çoktu. Var olanda, yok olanda toprağın peşini bırakmaya hiç niyeti yoktu.Dedesini,Kurtuluş Savaşı’nda Vatan topraklarımızın uğruna verilen binlerce şehitleri düşündü. Elleri nasırdan nasıra koşan, önce babasını sonra da köy ahalisini, düşüncelerinde dolaştırdı. Yaşamaktan başka hiçbir kazançları olmamıştı. Önce yağmurla gelen felaketten başlamalıyım .Dedi.
Muhtar ve hayat-i umum iye yi topladı. Kısa ve öz konuştu. “Erozyonun yaptığını düşmanlarımız yapmadı“dedi, sözün kısası. Anlatmaya başladı, dili döndüğünce;
“ İmece yi ön plana çıkarıp çalışmalarımız sürekli olmalıdır. Kullanmadığımız arazilerimizi acilen ağaçlandıracağız. Ağaçlandıracağız ki, yağmurlar düzenli yağsın, topraklarımızı alıp savurmasın”. Kullanılmayan boş araziler tespit edilerek ağaçlandırıldı. Eğilimli araziler gereği gibi sürüldü, ekim yapıldı. Olaylar sırası bozulmadan çalışmaların hızı kesilmedi. Vatandaşlar bu beladan kurtulmak için canla başla çalışıyorlardı. Ekilen toprakların üzerine fazla gidilmedi, bir yıl dinlendirildi”nadas”.Körpe otlaklarda hayvanların otlatılmasına izin verilmedi, olgunlaşmaları beklendi. Tarlaların yanına, ötesine ,berisine bina yapılması engellendi. Hasattan sonra börtü-böceğe barınak olan aynı zamanda toprağı bağlayan “anız” yakılmasına son verildi.
Yapılan çalışmalardan göz gözü görmüyordu. Herkesin yüzü gülüyor, dostluklar pekişiyordu. Öğretmenle evlenen yol arkadaşımız, akıl-fikir daşımız,köyün muhtarı olmuştu. Dört-beş sene sonra çalışmalar ve bilinçlenme meyvelerini vermiş, ürünler bir, e dokuz, on verir olmuştu.Herkes,her şey eskisinde kat be kat güzel ,mutluydu. Borçları ödenmiş köylüler daha yüksek sesle sohbet eder oldular.Yağmur duasına çıkılmıyor, zamanı geldiğinde yağan yağmur toprağı suya kandırıp öyle ayrılıyordu köylerinden. “Düğünlerimiz daha şenlikli, kızlarımız güzel, erlerimizde bir o kadar güçlüler,bebeklerimiz gürbüzdü artık.Anne ve babalarımız sağlıklı, ellerinden bereket akıyordu.Her yer o kadar güzel di ki..!”Söylemleri, şarkı sözü olmuştu dillerde.
“ Topraklarımızı, gerekirse canımızla, kanımızla korumaya hazırız. Düşman yaratmadan da topraklarımızı korumalıyız. Birlik ve beraberliğimize ,bilgide eklenince güzel yarınları yaratmak için uzun uzadıya beklemek gereksiz.”.!Diyordu Ali Amca..
Ana baba, kardeşlik ve vatan sevgisini sinesinde taşıyan, topraklarımızı önce çevresini güzelleştirerek korumaya çalışan, tüm dostlara selam olsun…! O sevgi çemberinde bende varım.Merak etmeyin ,binlercemiz sırasını beklemekte,sevgi çemberinde.Birlikte “sevgi” çemberini genişletelim ve hatta sınırını biz değil sevgiye ihtiyacı olan Dünya‘mız çizsin.Bu çizgi sınırsız olsun !
“ Erozyon la yapılan mücadele, geleceğimizi koruma,kollama ve kurtarma mücadelesidir”
Hoşça Kalın, Sevgiyle Kalın! İsmail ALTOK
Ne güzel anlatmışsınız sevgiyi birlik ve beraberliği , sevgi çemberini nasıl genişletebiliriz güzel
çok güzel bir yazı olmuş ellerinize sağlık. SEVGİ SINIRSIZ OLSUN GÜZEL OLSUN