Şimdilerde hala sürer mi bilmiyorum, mezuniyet albümlerinde bir soru vardı: “Hangi çağda yaşamak isterdiniz?” Osmanlı’dan tutun da Asr-ı Saadete kadar bir dizi cevap sıralanırdı. “Bu çağ en güzeli” diyen yok denecek kadar azdı.
Geçen gün yolum Heybeliada’ya düştü. Atların ayak ritimleri eşliğinde mini bir fayton seyahati yaptık. Arkadaşım; “Ne güzel, gürültü, duman yok, keşke adada yaşasak” dedi. “Evet ama, bütün hareket alanı burası, ötelere seyahat mümkün mü?” dediğimde sustu.
…
“Leyla- Mecnun’u enfes anlatmış” dedi romandan başını kaldırırken. “Başka ne anlatıyor?” diye sordular. “Eski İstanbul’a dair tahlilleri var!” diye cevapladı. “Bugüne mesaj ne?” sorusuna ise, “Mesaj değil mesele, güzel işte.” dedi sadece.
Röportaja gelenlere titrek sesle konuştu: “ Plaklarım rekor kırardı. Sahne aldım mı, yıkılırdı salonlar! Şimdi yüzüme bakan yok!” Yılların sanatçısı geçmişe, dostlarına, çevreye sitemler savuruyordu.
…
Market furyası başladığında, bakkallığa devamda ısrar etti. Dostlarının çok ortaklı girişim önerisine hararetle karşı çıktı. Nasılsa dev marketler mahalleye kadar inmez, geçinir giderdi. Gün oldu, marketler mini şubelerle girdi mahallelere. Kasap, manav, büfe bir bir kapattı. Son direnci böylece kırılınca dükkâna kilit vurdu. Allah’tan Bağ- Kur emeklisi vardı da aç değildi.
***
Zararı açık bilinç perdelerini biliyoruz. Bir de sevimli perdeler, ateşten güller var ki; genelde kişiye özel bağımlılıklarla kendini gösterirler. Gıdaları; nostaljidir. Bunları fark edip koparmak yoğun gayret ister.
Örneklere bakalım.
Geçmişe özlem; şu ana razı olmama azabını davet değil mi?..
Fayton, nereden nereye taşır bu çağda?..
Tarihi aşkları tarihteki şekliyle gündemde tutmak, bugüne ne katar?..
Sanatçı, kaset- video- cd süreçlerine uyum sağlayamadıysa suç kimin?..
Şirketleşmeye direnen esnafa kim, ne yaptı?…
…
Fayton misalini yaşamın diğer alanlarında da düşünün. Hakikat; en güzel biçimiyle yepyeni kaynaktan akarken; eskide aramak; otomobile sırt dönüp faytona koşmak gibi.
************************************************************************
Bugün ruhsuz, beton gibi mi yazdım? Ehli, “Sistemde duygulara yer yok, duygusallık yapmayın, aklınızı kullanın, yoksa yanarsınız” türünden mesajlar verirken bana da soğuk gelirdi. Çok şeyi yanarak öğrenince, siz yanmayın diye, yanmadan öğrenmenin de mümkün olduğunu işaret etmek üzere yazıyorum.
Gelişimi, akışı okumaya ve ona göre davranmaya bakın. Duygusal, nostaljik, geleneksel bağlara; ateşten güllere yapışmakta ısrar edecekseniz, yanınca kimseyi suçlamamaya da hazır olun!..
ANda yaşayanlara selam olsun!…
Mehmet Doğramacı
m_dogramaci@yahoo.com