2013 YILI TC ZİRAAT BANKASINCA UYGULANACAK OLAN SÜBVANSİYONLU KREDİLER İLE İLGİLİ BKK YAYINLANDI. Bu karar ve karara dair, ilk düşüncelerimiz, aşağıya not edilmiştir.
http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/02/20130216.htm&main=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/02/20130216.htm
1- Süt sığırcılığında limitlerin artırılması uygun olmuş. Ancak işletme kredilerinde oranların yatırımlarla aynı olması çok daha doğru olurdu. Çünkü işletmeler en çok bu konuda sıkıntı çekiyor. Yatırımını tamamlayıp tüm birikimini yatırıma harcayan işletmeler, sonraki ihtiyaçları olan işletme kredilerini temin de ve ödemede sıkıntılara düşüyorlar. Yeterli işletme sermayesini uygun koşullarda temin edemeyen üreticiler, yatırımın sürdürülebilirliğini sağlayamadıkları için, 2-3 yıl sonra işletmeyi kapatmak zorunda kalıyorlar. Bu nedenle işletme sermayeleri oranlarının da, yatırım sermayesiyle aynı olması gerekirdi.
2- Sübvansiyonlu krediler, aslında hazırlama ve uygulama açısından diğer, hibelere göre daha kolay, daha oturmuş bir sisteme sahip. En azından Bankanın Genel Md lüğünde, bu konuda yetişmiş bir ekip mevcut. Bu nedenle, diğer hibelere göre daha cazip bir içerikte olması gerekir. Hibeler, özellikle TKDK hibeleri, hazırlanması-bürokrasisi-kurumundan kaynaklanan sorunlar-konuların dağınıklığı ve genel mevzuata hakim olunmayışı nedeniyle, daha masraflı- daha zor ve daha itici bir yapıya sahip. Ayrıca projeler, yarışmacı projeler olduğu için yapılacak hazırlık giderlerinin karşılığı da kesin değil. Yani projenin geçip geçmeyeceği belli değil. Oysa Bankada proje uygun bulunmadığı takdirde iade etme, düzeltme, revize etme gibi şansları var, yani projeler yarışmacı değil. Yatırımcı daha güvende. Ayrıca, TKDK ya göre proje maliyetleri neredeyse yarı yarıya az. Bu nedenle, özellikle yetiştiriciliğe dair projelerde Sübvansiyonların daha cazip olması bence daha uygun bir yol dur. Geçen yıl ki, kararda,diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca, herhangi bir kredi veya teşvikten yararlanan projeler, sübvansiyonlardan yararlanır diye bir ifade olmadığı için benim bildiğim kadarıyla, banka IPARD dan gelen projelere kredi açamıyordu. Ancak 2011-2010 da bu sorun yoktu. Bu yıl ki kararın; Diğer Hükümler başlığının 2. maddesinde, ” diğer kuruluşlardan teşvik, destek, hibe kapsamında faiz desteği niteliğindeki desteklenen işletmelere bu karar kapsamında kredi kullandırılmaz” denmektedir. Geçen yıl ki kararda bu yoktu. Bu durumda IPARD hibeleri faiz desteği kapsamında olmadığı için, işletme hem IPARD dan hem de Sübvansiyondan yararlanabilir durumdadır. Hatta eğer konu aydınlatılmazsa/açıklanmazsa, buradaki anlam IPARD ++ Sübvansiyon gibi anlaşılıyor. Tüm yatırım maliyetlerinin iki programdan da tam olarak yararlanması anlamı çıkmaktadır. Yani mantıken, IPARD’dan yararlanılmayan kısım sübvansiyondan yararlanır gibi düşünülse de, anlatım net olmadığı için, işletme hem hibeden, hemde projenin tamamı için krediden yararlanır anlamı çıkmaktadır.
İlk bakışta, ” ne güzel işte, hem IPARD dan hem de ( kalan kısım için dahi olsa ) hem de bankadan” yararlanılıyor diye düşünülse de, uygulamada bu durum sıkıntılara yol açacaktır. Şöyle ki; IPARD’în yetiştiricilik kapasiteleri oldukça düşüktür. Süt Sığırcılığında max. 120 baş, k.baş ta ise max. 300 baş, bbaş beside 250 baş gibi oldukça düşük kapasiteler önerilmektedir. Özellikle, Süt Sığırcılığında, yaklaşık 100 başın altındaki yatırımların kar’lı yatırım olamayacağı hesap edildiğine göre, bu kapsamda yatırımların, orta vadede ülkemize katkısı olmayacağı açıktır. Diğer yetiştiricilik kapasitelerinde, zaten kar’lılık tartışması yapmak bile abesle iştigaldir. Bu gerçek karşısında ve bir de sübvansiyonlu kredilerin tamamlayıcılığı düşünüldüğünde,
a) Yatırımcılar, daha çok küçük, kar’lı olmayan, sürdürülebilirliği tartışmalı olan, işletme kurmaya yönelecekler, teşvik edilmiş olacaklardır. Bu ülkemiz açısından son derece sakıncalı yapısal bir durum ortaya çıkaracaktır. Bilindiği üzere sıfır faizli krediler açısından aynı yapısal sorunlar yaşanmış ve kredilerin çok büyük bir kısmı küçük işletmelere gitmiştir. Bu durum ise ülkemizin en önemli sorunu olan ” küçük işletmelerin” kendilerini korumaları, geliştirmemeleri için yanlış bir ortam hazırlamıştır.
b) Yatırımcılar, hem IPARD için hem de Banka için ayrı ayrı dosya hazırlamak ve ayrı ayrı teminatlar bulmak zorunda kalacaklardır.
c) Yatırımcılar, özellikle IPARD tarafından, uygun harcama kabul edilmeyen canlı demirbaş alımlarının yanı sıra, yine inşaat yatırımları içerisinde olması gerekirken ( bankaca kabul edilen ) ancak TKDK tarafından uygun harcama kabul edilmeyen, % 15-20 lik bir inşaat vs sabit yatırım kalemleri içinde, bankaya müracaat edebilmek adına tadilat veya tevsi projesi sunmak durumunda kalacaklardır. Ruhsat işlemlerini yenileyeceklerdir.
d) Yatırımcılar, TKDK projelerinde mevcut kapasitelerini, +- korumak zorunda olduklarından, büyümek gelişmek ve banka kredileri ile gelişmek şansını kaybetmiş olacaklardır. Örneğin, TKDK ya 100 başlık bir SSığırcılığı projesi sunan ve bundan yararlanma hakkını elde elden bir yatırımcı, toplam yapım işlerinin % 80-85 inden, toplam makine ekipman giderlerinin % 80-85 inden, çok yıllık yem bitkileri tesis giderlerinin ve canlı demirbaş alım giderlerinin ise % 0 ından yararlanmaktadır. İşletme yatırımlarından ise hiç yararlanamamaktadırlar. Bu durumda bankadan (doğal olarak ), bu kalan kısımların tamamından yararlanmak isteyecektir. Ancak bu kapasitede bu olanaklardan yararlandığı takdirde, TKDK ya göre, 5 yıl kapasitesini artıramayacaktır. Oysa işletme zaten kendi üreme ve gelişme projeksiyonu gereğince büyümeli, gelişmelidir. Bankaya toplam eski borcunun % 30 nu yatırdığı takdirde ise yeni bir tamamlama, kapasite artırma projesi sunabilir/sunar. Ancak burada TKDK engeli ile karşılaşabilir.
Kısacası, zaten IPARD ın yetiştiricilik kapasiteleri, ülkemizde küçük işletmeleri korumaya, ya da kar’lı olmayan işletmeler oluşturmaya yöneliktir. Bu durumun sübvansiyonlarla da desteklenmesi bana göre son derece yanlıştır. Bu nedenle tebliğde; IPARD’dan, yaralanacak olan yatırımlardan, Süt Sığırcılığı için 100 Baş’ın, BBaş Besi için en az 500 Baş/Dönem ( 120 gün )’in, KBaş hayvancılıkta ise 1000 Baş/dönem/6 ay ‘ın altındaki projeler, sübvansiyonlu kredilerden yararlanmaz ifadesi getirilmelidir. Böylelikle TKDK da kendi kapasitelerini gözden geçirmek zorunda kalmış ve doğruyu bulmuş olur.
3- Yem Bitkileri tesislerinin sübvansiyon kapsamına alınması çok iyi olmuş. Elbette burada söz konusu olan Çok Yıllık, yani sabit yatırım kaleminde yer alan tesislerin desteklenmesidir. Ancak, tek yıllık Yem Bitkilerinin de işletme sermayesi olarak desteklenmesi iyi olurdu. Burada gözden kaçan bir hususu dikkate sunmak istiyorum. Tebliğde bunun düzeltilmesi gerekir. Bildiğiniz üzere, tüm hayvancılık yatırımlarında, Yem Bitkileri üretimleri esastır. Hatta Banka, Süt Sığırcılığında en az 4,5 da/Baş, Besicilikte ise yanılmıyorsam en az 2,5 da/Baş Yem Bitkileri tesisi istiyor ( Bu rakamlar 1992 yılında Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fak. Hocalarınca hesap edilmiş rakamlardır. Ancak zaman içinde bu rakamların revizesi yapılmadı.) Banka istemese dahi rasyon programlarına göre, Süt için yaklaşık 3 dekar, Besi için ise yaklaşık 1,75-2 dekar Yem Bitkileri tarımına ihtiyaç vardır. Ve bu ihtiyaç, rasyon programlarına göre çok ve tek yıllık YB tarımı/tesisi ile giderilmek zorundadır. Ve bu maliyetler fizibilite yer alır/almalıdır.
Bu durumda kararnamede, Yem Bitkileri tarımı ve tesisleri, hayvancılık yatırımlarının ayrılmaz parçası/eki olarak ve bağımsız olarak, faiz indirimine tabi tutulmak üzere ikili bir durum ortaya çıkmaktadır. Yani hayvancılık yatırımı yapacak yatırımcı yem bitkileri yatırımını da yapacak, bunun için çok yıllıkların tesis maliyetlerini sabit yatırım olarak, tek yıllıkların maliyetlerini ise işletme yatırımı olarak, sübvansiyonlu kredi olarak talep edecektir. Diğer taraftan ise mevcut yatırımının ihtiyaçlarını karşılamak veya sadece üreterek satmak amaçlı olarak, Yem Bitkileri yatırımı yapacak olan üretici de sübvansiyonlu kredi talep edebilecektir. Hayvancılık yatırımına ek olarak, Yem Bitkileri tesis edecek olan yatırımcıların yararlanacağı faiz indirim oranı ile sadece yem bitkileri üretecek olan yatırımcıların yararlanacağı faiz oranı kararnamede farklı farklı oranlarda yer almıştır. Örneğin; 2. Kademede Süt Sığırcılığı yatırımı yapacak olan yatırımcı, çok yıllık yem bitkileri için % 75-50 faiz indirimi alacakken, bağımsız olarak yem bitkileri yatırımı yapacak olan üretici ise % 100-75 faiz indirimi alacaktır. Bu durumda Hayvancılık yatırımı yapan yatırımcı, projesinin eki olarak YB sübvansiyonlarından yararlanmaktan imtina edecek, projede yer alsa dahi bu hususta kredi talebi yapmayıp, bağımsız üretici gibi farklı bir başvuru ile sübvansiyondan yararlanma yolunu seçecektir. Bu ikili durumun tebliğle ortadan kaldırılması gerekir. Görüşüm, destelemelerin yatırımın eki için daha fazla olması veya aynı olmasıdır. Oysa kararnamede tam tersi bir durum vardır. Bu durum tebliğde “ Hayvancılık yatırımlarının eki olarak yapılacak olan, Yem Bitkileri sabit yatırım ( çok yıllık ) ve işletme yatırımları, kararnamenin Çok Yıllık Yem Bitkileri Sübvansiyonları başlığındaki oranlardan yararlanır” diye düzeltilmelidir.
4- Banka projelerinde mutlaka fizibilite şartı aranmalı, 7472 sayılı yasa ve buna bağlı tüzüğün 8. maddesi gereğince, tüm uygulama projelerinde, serbest çalışan Ziraat Mühendisi imzası aramalıdır. 2010 Yılına kadar zaten bu durum, yukarıdaki mevzuatların amir hükümleri gereğince bu şekilde uygulanmakta idi. Belki de bu ifade ile sahada onlarca insana iş kapısı açılmış olur. Bu zaten kanunun emridir. Böylece son 5-6 yıldır, saçma sapan planlanmış, komik projelerin, bakanlığın kendi eliyle üretilmesine vesile olunmamış olur.
5- Yine Bakanlığın kuruluş kararnamesine göre, tüm uygulama projeleri ve fizibiliteler, ( bakanlık ülke çapında tüm tarımsal projeksiyonları yapar, yaptırır, tarımla ilgili projeler yapar, yaptırır ) Tarım İl Md.lüklerince onaya bağlanmalıdır. Bu onay zaten teknik olarak şart bir onaydır. Hangi ilde, hangi projenin, nerede, nasıl, hangi projeksiyonlarla yapılacağı, o ilin master planlarına uyumu, projenin gerçekten fizibl olup olmadığı, tarım teşkilatlarının sorumluluğudur, ödevidir. Bu ödevi, sadece toprak kanunu veya ön izin belgesi gibi daha alt noktalara bırakmak, üreticinin önüne gelen projelerle soyulmasına vesile olmaktan başka bir işe yaramamaktadır.
Saygılarımızla.
Ergin KAHVECİ
Ziraat Mühendisi
Livane Zirai Müh. ve Dan. Ltd. Şti.
Ankara
SAYIN ERGİN BEY HOŞ GELDİNİZ BOLU POSTASI YAZARI OLARAK ARAMIZA. BOLU POSTASINA ÇOK KATKINIZ OLACAKTIR. BUNDAN ŞÜPHE YOKTUR. SAYGILARIMLA. VELİ AFACAN