375… Arap Yarımadası…
– Merhaba, adın nedir?
– Adım Humayd.
– Ne iş yaparsın Humayd?
– Ben, çok soylu bir ailenin değerli bir kölesiyim.
– Peki memnun musun hayatından?
– Tabiki de memnunum. Sahibim beni iyi imkanlarda yaşatıyor. Yemeğimi, yatağımı eksik etmiyor. Ben de karşılığında ona hizmet ediyorum.
– Köle olmayı sen mi istedin?
– Ben şanslı bir köleyim. Kölelik de sayılmaz benimki. Dışarıda sahiplerini bekleyen binlerce köle var, asıl şanssızlar onlar. Ancak benim bir sahibim, bir düzenim yani bir hayatım var. Onların ayağında zincir var, benim yok.
– Zincirinin olmaması seni özgür kılıyor mu peki?
– En azından dışarıdakilere göre özgürüm. Kendi yükümlülüklerim dışında bahçede gezebiliyorum mesela. Ama dışarıdakiler buna sahip değiller.
– Bahçe dışına çıkabiliyor musun?
– Hayır! Dalga mı geçiyorsun, ne işim var dışarıda?
– Neden, orada daha özgür olmaz mısın?
– Bahçenin dışına çıkmaya kalkışırsam bir daha asla buraya dönemem. Ayrıca beni bulurlarsa öldürürler. Hem nasıl yaşayacağım burası olmazsa.
– E hani özgürdün? Bahçe dışına bile çıkamıyorsun?
– Özgür dediysek o kadar da değil. Bahçede dolaşacak kadar özgürlüğe sahip olmak için bana düşen şeyleri yapmam lazım. Efendime hizmet gibi. Beni boşuna yanına almadı.
– Peki kölelikten kurtulma şansın olsaydı, bunu dener miydin?
– Durduk yere tehlikeye atlamaya ne gerek var, hem ben böyle bir ihtimal olduğunu pek düşünmüyorum. Dışarısı satıcı kaynıyor, bu riski göze alamam.
– Çocukların var mı?
– Evet var.
– Okuyorlar mı?
– Hayır. Onlar böyle bir saray bulmuşlar, okutur muyum hiç. Onlar için en iyisi burada büyüyüp hizmet etmeleri, rahat yaşamaları olacaktır.
– Onların ne düşündüğü önemli değil mi? Ya onlar köle olmak istemezlerse?
– Onlar daha çocuk, her şeye akılları ermez. Ben onlar için de en iyisini düşünüyorum.
– Bahçede istediğin zaman gezebiliyor musun?
– Hayır, belli saatlerde çıkıyorum. Onda da eğer başka bir görevim yoksa.
– Bu mu özgürlük?
– Ama ben mutluyum.
– Ya da öyle olduğunu zannediyorsun…
2013… Türkiye…
– Merhaba, adın nedir?
– Adım Mert.
– Ne iş yapıyorsun Mert?
– Ben, uluslararası bir şirkette endüstri mühendisi ve genel müdür yardımcısıyım.
– Peki memnun musun hayatından?
– Tabiki de memnunum. Şirketim beni iyi imkanlarda yaşatıyor. Maaşımı, primlerimi eksik etmiyor. Ben de karşılığında şirkete katkı sağlıyorum.
– Böyle şirkette çalışmayı sen mi istedin?
– Ben şanslı bir mühendisim. Mühendislik de sayılmaz benimki. Dışarıda iş arayan binlerce mühendis var, asıl şanssızlar onlar. Ancak benim bir şirketim, bir düzenim yani bir hayatım var. Onların ellerinde CV var, benim yok.
– CV’nin olmaması seni özgür kılıyor mu peki?
– En azından dışarıdakilere göre özgürüm. Kendi yükümlülüklerim dışında haftasonu izin yapabiliyorum mesela. Ama dışarıdakiler buna sahip değiller.
– Hafta içi izin yapabiliyor musun?
– Hayır! Dalga mı geçiyorsun, ne yapacağım hafta içi?
– Neden, o zaman daha özgür olmaz mısın?
– Hafta içi izin yapmaya kalkışırsam bir daha asla buraya dönemem. Ayrıca bunu istersem beni direk kovarlar. Hem nasıl yaşayacağım burası olmazsa.
– E hani özgürdün? Hafta içi izin bile yapamıyorsun?
– Özgür dediysek o kadar da değil. Hafta sonu izin yapacak kadar özgürlüğe sahip olmak için bana düşen şeyleri yapmam lazım. Şirketteki işlerim gibi. Beni boşuna işe almadılar.
– Peki genel müdür yardımcılığından kurtulma şansın olsaydı, bunu dener miydin?
– Durduk yere tehlikeye atlamaya ne gerek var, hem ben böyle bir ihtimal olduğunu pek düşünmüyorum. Dışarısı işsiz kaynıyor, bu riski göze alamam.
– Çocukların var mı?
– Evet var.
– Okuyorlar mı?
– Evet. Ama böyle bir şirket bulmuşlar, mühendislikten başka okutur muyum hiç. Onlar için en iyisi büyüyüp şirkete girmeleri, rahat yaşamaları olacaktır.
– Onların ne düşündüğü önemli değil mi? Ya onlar mühendis olmak istemezlerse?
– Onlar daha çocuk, her şeye akılları ermez. Ben onlar için de en iyisini düşünüyorum.
– İzne her istediğin zaman çıkabiliyor musun?
– Hayır, belli gün ve saatlerde çıkabiliyorum. Onda da eğer fazla mesaiye kalmam gerekmiyorsa.
– Bu mu özgürlük?
– Ama ben mutluyum.
– Ya da öyle olduğunu zannediyorsun…
o zaman kendi işini kuracaksın.. vergi dairesi, ssk, bağkur, odalar, dernekler, müfettişler vs bir sürü kurumla boğuşacaksın.. yatırım,üretim yapacaksın.. sendikalarla uğraşacaksın, senet,çek , taksit, kerdi vs ile uğraşacak didinecek işini büyütmeye çalışacaksın. … azrail gelinceye kadar didinmek, uğraşmak zı-orundasın… sonunda topladığın bu mlları bırakıp azrailin peşinden ahirete gideceksin…