
“KRİSTALLER KIRILMASIN…”
Kadına yönelik şiddette neredeyse dünya birincisiyiz. Gün geçmiyor ki bu konuyla ilgili haberlere şahit olmayalım. Dövülen, bıçaklanan, aşağılananlar aslında dinimizin “cenneti ayaklarının altına koyduğu” yüce varlıklardır.
Ne hazin değil midir? Kaybettiğimiz değerler, örselenen ruhlar ve yitirilen canlara her gün birileri eklenmekte ve yüreğimizi burkmaktadır.
Ufuklara manasızca bakan, karamsar, ümitsiz, yürek yakan analar, bacılar…
Evladına sarılmaktan başka bir şeyi olmayan şefkatli yürekler…
Tüm gücünü merhametten alan, ancak merhametsizlerin eline düştüğünde, çaresiz kalan, müstesna varlıklar… Analar…
Peki bu gidişatın panzehiri yok mudur?
Hayatının her ânı bizim için “üsve-i hasene: en güzel örnek” olan Allah Resûlü’ nün ve ashabının davranışları hatta bu konuyla alakalı latifeleri dahi bizler için aynı zamanda birer ibret vesikasıdır. Bunlardan bir tanesi Efendimiz’ in Enceşe ile olan diyaloğudur. Veda Haccı yolculuğunda, develerle, kafileler halinde yol alınırken, Peygamber Hanımlarının da bulunduğu kadınlar kafilesinin develerini Enceşe adında bir siyahi köle, erkekler kafilesinin develerini de Enes b. Malik’ in kardeşi Bera b. Malik sürer. Sürücülerin her ikisi de güzel seslidir. Onların sesine, musikinin ahengine ayak uyduran develer, bir ara heyecana gelip koşturmaya başlarlar. Bu hali gören Hz. Peygamber, Enceşe’yi tatlı bir şekilde ikaz eder: “Enceşe! Develeri yavaş sür de (taşıdıkları) cam şişeler kırılmasın!”
İfade ve üsluptaki estetik güzel bir ders mahiyetinde…
Son günlerde basında sıkça yer alan kadına yönelik şiddet olayları Efendimiz’in bu alemşumül davranışını hatırlattı bana.
Toplum bir buhranın içinde adeta. İşlenen cürümler bazen öyle abartılıyor ki insan ister istemez “Ne oluyoruz?” sorusunu hayretler içerisinde soruyor.
Kimi eşini kameralar önünde dövüyor, bir başkası bir kadını bıçaklıyor, öbür yanda kadınlar doğranıp çöpe atılıyor vs…
Materyalist dünyanın ulaşamadığı, erişemediği, aradığı mutluluğu bir türlü bulamamasının fotoğrafı bir nevi.
Toplum-kişiler, aile anlayışını yanlış bir mantığa oturttuğu andan itibaren aslında sorunlar başlamaktadır. Mutluluk ve saadet hanesi olması gereken bir kutsal yuva, eğer oluşturma biçimi itibariyle yanlış niyetlerle şekillendirilmişse o hanede mutluluktan eser olmaz. Zira bahsedilen birliktelik ya çıkarcı-ticari mantıkla paraları birleştirme niyetli, veya süfli emelleri gerçekleştirme adına yapılmıştır. Halbuki kişilerin niyetleri halis olsa iyi bir yuva kurup, hayırlı evlatlar yetiştirip, nihayetinde vatana millete faydalı olma ve bu şekilde hem dünyayı hem de ahireti kazanma gayesiyle evlilikler olmuş olsa, pek çok dertten kurtulunmuş olunacaktır. Niyeti sağlam tutmak pek çok sorunu çözecektir yani.
Aile hayatında hasbelkader sorunlar olabilir, olacaktır da. Zaten insanın olduğu yerde problem mutlaka vardır. Hatta Örneğimiz, Efendimiz (SAV) bile ezvac-ı tahirat (Mübarek eşleri) ile bazen sorunlar yaşamış, ama onları asla incitmemiştir. Şu meşhur ifadesiyle bizlere önemli bir ayrıntıyı da söylemiştir. “Kadın, eğe kemiği gibidir. Onu dosdoğru yapmaya kalkarsan kendisini kırarsın, şayet eğrilik bulunduğu halde faydalanmak istersen faydalanabilirsin” (Buhari)
Bu ifade, aile hayatında eşlerin mutlu olmaları açısından ilahi-evrensel bir reçetedir. Uygulayanlar mutlaka faydasını görür. Benden söylemesi…
Abdulbaki MURAT
anneler eli öpülesidir. onlara öf bile denilmez. kadına yönelik şiddeti kınıyorum…