Ahmet Kızıltan’ın İstanbul’un Fethinin 560. Yılı Açıklaması
Mayıs Ayı Fetih coşkusunu içimizde gümbür gümbür hissettiğimiz bir aydır. Tıpkı Fethi yapan askerler gibi, Surların önündeki askerler gibi, Ulubatlı Hasanlar gibi Bugünde İstanbul’un Fethinin 560. yılını kutlamanın sevinci ve coşkusu içerisindeyiz. İstanbul’un fethi Peygamber efendimizin müjdesine muhatap olması bakımından çok büyük önem taşımaktadır. Tarih boyunca birçok Müslüman bu müjdeye nail olabilmek için İstanbul üzerine fethe çıkmışsa da, fetih ancak bu müjdenin ağırlığından sabahlara kadar ağlayan Fatih’e nasip olmuştur.
Fatih sultan Mehmet bütün gençliğini bu müjdeye vakfetmiştir. Fatih’in Efendimizin(sav) ne güzel komutan ifadesine muhatap olabilmesi ancak kalbindeki o ateşle mümkün olabildi. Sultan Fatih, İstanbul`u alacağına inanmış, bu inanç etrafında arkası kesilmeyen bir mücadele ile bütün güçlüklere rağmen hedefinden vazgeçmemiştir. Sultan Fatih İstanbul’u fethettikten sonra halkın can ve mal emniyetini koruması ve herkesin dini hayatını rahatça yaşayabilmesi için ferman vermiştir. Böylece Bizans kovuğu görmektense Müslüman sarığı görmeyi yeğlerim diyen gayrimüslimlerin fetihten anladıkları mana tecelli etmiş oluyordu. Sultan Fatih İstanbul’un fethinden sonra ilk olarak Ayasofya’ya gitmiştir. Orada 2 rekât şükür namazı kılmıştır. Onun ardından İstanbul’un fethinin büyük sembolü olan EbaEyub El-Ensari hazretlerini ziyarete gitmiştir. Böylece Tarihin en muhteşem fethi yaşanmıştır. Bir çağ kapanmış bir çağ açılmıştır.
İslam’ın Fetihten anladığı bir toprak parçasını ele geçirmek değil, hak ve adaleti tesis etmek, İslam’ı herkese ulaştırmak ve kalpleri İslam’ın nuruyla aydınlatmaktır Tarihin İbretli sayfalarına baktığımız zaman Müslümanların fetih anlayışı ile batılın yürüttüğü işgal politikası arasındaki hiçbir benzerlik bulunmadığını görmekteyiz. İşgal kalpleri öldürmek için yapılır, fetih ise kalpleri diriltmek için Tarih boyunca işgallerden geriye kalan yıkılan şehirler, yakılan kitaplar, katledilen masumlar, tecavüz edilen kadınlar ve yetim bırakılan çocuklardır. Fetihten geriye kalansa Afrika’nın en ücra köşelerine nüfuz eden merhamet, Asya’nın en uzak noktalarına yerleşen muhabbet ve Avrupa’nın ortalarına kadar ulaşan adalettir.
Her şey dinimizi ve tarihimizi iyi tanımamıza bağlıdır. Bu, vazifelerimizin başında gelmektedir. İslam âleminde bugün de görülmemiş zulümler, soykırımlar yaşanıyor. Bu yüzden dünya yeni fetihler bekliyor. Bugün yeryüzünü dizayn etmeye çalışan, gittikleri yerlere kan, gözyaşı ve zulüm götüren batılı emperyalist güçlere ve onların işbirlikçilerine karşı geliniz ey ezilenler, elbirliği ile zulümleri durduralım. Bütün insanlığın saadet ve selameti, Yaşanabilir bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye, barış ve adalete dayanan Yeni Bir Dünya dileklerimizle Fethin 560. yıldönümünü kutluyorum.”