BOLU BEYİ/KÖROĞLU
Köroğlu hikâyelerinde, destan kahramanının ortaya çıkmasına sebep bilindiği gibi, babasının gözlerinin kör edilmesi ve bunun için Ruşen Ali’nin intikam almak üzere Bolu Beyine karşı harekete geçmesidir. Hikâyelerin çeşitli rivayetlerinde Bolu Beyi, Bolu Paşa, Bolu Bey, Bolu ve Bul Beğ adları ile anılmaktadır. Bu değişik şekiller, Bolu kelimesinin zamanla bir yer adı olduğu fark edilmeyerek, doğrudan doğruya kişi adı kabul edildiğini gösterir. Köroğlu, babasının intikamını almak üzere ortaya çıktığında Gerede ve Çağa idarecileri tarafından takibata uğramamıştır. Ancak onun şöhreti Sayalık köyünün sınırlarını az sonra aşacak ve sonraları kendi adı ile anılacak olan Dörtdivan, Deveren ve Karadoğan yaylalarının bulunduğu Köroğlu Dağlarında yankılanacaktır. Hakkında şikâyetler, Bolu Beyi’ni de aşacak ve Anadolu Beylerbeyine, İstanbul’a Asi-taneye ulaşacaktır. Prof. Dr. Faruk SÜMER’in belirttiğine göre, destanda çok geçen Bolu Beyi mahalli bir bey olmayıp, bu günkü idareciler gibi, İstanbul’dan gönderilen devlet memurudur.
Bolu Beyi ile kaza kadıları ve Köroğlu’yu ilgilendiren belgelere ilk olarak Prof. Dr. İsmail Hakkı Uzunçarşılı ve Prof. Mustafa Akdağ rastlamıştı. Böylece destan kahramanının tarihi olarak yaşamış olduğu ortaya çıkmıştır. Daha sonra, F.Sümer, arşivde başka dört belgeye rastlayarak, 1580 – 1585 (H. 988 – 993 ) tarihleri arasında yazılmış belgelerin sekiz tane olduğunu ortaya koymuştur. Şüphesiz başka belgeler de mevcuttur. Bu yüzden, destan dışında, Köroğlu’nun beş yıllık hayatını öğrenmiş oluyoruz. Köroğlu’nun ortaya çıktığı devrede Osmanlı padişahı III. Murad, sadrazamlar ise Damad Ahmed, Kıbrıs Fatihi Lala Kara Mustafa Paşa ve Ferhat Paşalardır. Bolu Beyi ise önce Mehmed Bey, sonra ise Çorum’dan nakledilen Behram Bey’dir. İlk belgenin 1580 tarihli olduğuna yukarıda temas edilmişti. Bu tarihte, Bolu’yu ilgilendiren hadiseler arasında, burada ve kazalarında birçok hayır eserleri bırakmış olan, Osmanlı vezirlerinden Şemsi Ahmed Paşa’nın ölümüdür. Onun vefatı ile Bolu’daki Şemsi Paşalılar nüfuzu pek sarsılmamıştır. Akrabası ve çocukları, bu ailenin eski ihtişamını, bazen zor kullanarak da olsa devam ettirmişlerdir.
Bolu Beyi, Köroğlu meselesinin iyice belirmesi üzerine merkezden ve Kütahya’dan yazılan buyrultularla, harekete geçmiş sancak dâhilinde onu takip etmeye mecbur kalmıştır. Köroğlu ise Karadoğan köyündeki Türkmenlerden bölükler meydana getirerek kendisine katılan Çakal Oğlunun yardımı ile ona meydan okumaya cesaret göstermiştir. Bolu Bey’i ülke çapında yayılma gösteren ateşli silahlarla Köroğlu’nun peşine düşmüştür. Nitekim destan kahramanı kılıç yerine tüfengin alışına hiç memnun kalmamıştır. Köroğlu, kahramanlık ve cesaret örneği olarak kılıç, ok ve kalkan gibi savaş aletlerini kabul etmektedir. Ateşli silahların en etkilisi olan tüfeğin Bolu’da kullanılışı, yasak olmasına rağmen XVI. yy. dadır. Askerin elinde Yavuz Sultan Selim devrinden beri bu tüfekler bulunuyordu. Sonra reaya da temin yoluna gitmiştir. Nitekim 1560 senesine ait olup, Bolu Beyine yazılan emr-i âlide, “levend taifesinden ve reayadan ve gayrıden tüfenk kullanıp, dağlarda şikâr etmemeleri” isteniyordu. İki ay sonrasına ait bir fermanda da, öncekine nazaran daha da sertleştirilmiş ifade kullanılarak, reayaya tüfenk taşıma izni verilmemesi isteniyordu. XVI. yy. da Bolu’da yayılmaya başlayan tüfenk, Deli İbrahim devrinde alınan idari tedbirlerle, halkın elinden toplanmış ve bazı cezai müeyyideler uygulanmıştır.
Davut Özer
Çok güzel bir bilim dalı.