
Bolu’dan Çıkan Postalar
Mehmet Keçeci
13.09.2012
Merhabalar…
Tüm Bolupostası ailesine, okurlarına ve Bolulu hemşehrilerime merhaba, bol bol selam ve esenliklerimle.
Burada yazı yazmam için Metin Alparslan Beyden aldığım teklif üzerine bu yazımı göndermiş bulunmaktayım.
Ben, Mehmet Keçeci 1972’de Gerede/Bolu doğmuş olsam da, kendim ve ailemin İstanbul’da yaşaması sebebiyle bir İstanbullu olarak yetiştim. Ancak, insanların doğup büyüdükleri yerlerin yanı sıra kökenlerine, beslendikleri kaynaklara, kendilerini yetiştirenlere ve hizmet edenlere bağlılık göstermesi; vatanına ve tüm insanlığa hizmet etmeyi bir görev bilmesi kadar doğal bir şey olamaz.
Hayatım boyunca tek bir alanla yetinmeyi yetersizlik olarak gördüğüm ve bunu bir eksiklik kabul ettiğim için, 25 yıl boyunca ara vermeden süren eğitimimde hem manevi hem de maddi ilimlerle meşgul oldum. İmam Hatip Lisesi, Elektronik, Fizik, yüksek lisans ve doktora derslerini tamamladım. Farklı kolejlerde ve kurumlarda öğretmenlik, programcılık ve şirket yöneticiliği yaptıktan sonra, son iki yıldır İstanbul Medipol Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak ders verdim. Bugüne kadar her seviyeden 4500’ü aşkın öğrenci yetiştirme fırsatı buldum.
İstanbul, Malatya, Kocaeli ve Yalova’da bulunduk; 5 üniversiteden resmi, 1 üniversite ve 1 enstitüden gayri resmi dersler takip ettik. Üniversitelerde bildiriler sunduk; ulusal ve uluslararası düzeyde bilimsel yayınlar, gazete ve dergi yazıları, televizyon programları ve web içerikleri ürettik. Ancak bu birikimlerimizi yaymaya başladığımızda bazı eksikliklerle karşılaştık. Bu eksikliklerden biri, özellikle Türkiye’de, hem teorik hem de pratik bilgiye sahip olan ve bu birikimle gençlere rehberlik edebilecek bilim yazarlarının eksikliğidir. Sözel ve sosyal bilimlerde bu ihtiyaç bir nebze giderilmiş olsa da, sayısal ve fen bilimlerindeki açık hâlâ devam etmektedir. Mevcut bilgiler genellikle herkes tarafından bilinirken, bu bilgilerin günümüz ve geleceğimiz için nasıl fayda sağlayabileceği ve nasıl kullanılabileceği asıl önem taşıyan noktadır.
Tüm dünyada insanlar, araştırmalardan yola çıkarak doğru ya da yanlış yorumlarla fikirlerini değiştirebilirken, bizim bu gelişmeleri görmezden gelerek, anlamadığımız için korkarak ya da “el yapımı,” “yabancı,” “ecnebi icâdı” diyerek sırtımızı dönmemiz, ne kendimize, ne vatanımıza, ne de insanlığa bir fâyda sağlayabilir.
Her yönüyle tertemiz olan Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Kim bir ilim öğrenmek için bir yola girerse, Allah onu cennete giden yollardan birine dâhil etmiş demektir. Melekler, ilim talibinden memnun olarak kanatlarını onun üzerine sererler. Göklerde ve yerde olanlar, hatta denizdeki balıklar bile âlim için istiğfar eder. Âlimin, âbide olan üstünlüğü, dolunaylı bir gecede ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler ne dinar ne dirhem miras bırakırlar; onlar ilmi miras bırakırlar. Kim bu ilmi elde ederse, büyük bir nasip elde etmiştir.” [1]
Bu hadîs-i şerîfe muhatap olan bizler, gelişmekte olan ilimleri görmezden gelemeyiz.
Elbette, metni daha akıcı, doğru ve gramer açısından düzgün hâle getirdim:
Tüm ilmi disiplinlerin kendi alanlarında bir ağırlıkları olduğu gibi, bir araya geldiklerinde muhteşem bir anlayış, kültür ve medeniyet ortaya çıkar. Nasıl ki Bolu gibi oksijeni bol bir ortamda yaşamak ile havası kirli bir yerde bulunmak bir olmayacaksa, var olan değerlerimizi en iyi şekilde kullanmalı ve yeni değerler üretmek için hem çaba harcamalı hem de gelecek nesillere yol göstermeliyiz.
Var olan bilgileri harmanlamanın önemi için bilgi, tecrübe, imkân ve uygun bir ortam gereklidir. Manevi büyüğümüz, yeni nesillere yol açmak için bir eğitimci gözüyle bir rubâîsinde ne güzel ifade etmiştir:
“Ne kadar söz varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lazım. (A lot of words about yesterday, now, must say new things)” Celâleddîn Rumî (rha.) [2]
Mevlânâ burada, eskilerin tamamını bir kenara bırakıp tamamen yeni şeyler söylemeyi değil; geçmişin birikimlerinin üzerine yeni bilgiler ekleyerek ilerlemeyi vurgulamaktadır. Bu da geçmişle geleceği birleştirecek bakış açılarına ihtiyaç duymaktadır. Hem geçmişi hem de günümüzü bilerek geleceğe ışık tutmak, ilim ve irfan yolcularının yollarını aydınlatmak bu anlayışın bir parçasıdır.
Günümüzde dünya, bir “Küresel Köy” *(Global Village)* haline geldiği için, güncel siyaset ya da yerel olaylardan çok, dünyanın genelini ilgilendiren konulara değinmek arzusundayım.
Türkiye, hızla büyüyen, gelişen ve dünya liderleri arasında hak ettiği yeri almaya çalışan bir ülkedir. Bu yolda hem kinetik hem de potansiyel enerjisiyle dikkat çeken bir altyapıya sahiptir. Biz Bolulular olarak, bu yükselişe katkımız kaçınılmazdır. Havası temiz, oksijeni bol, toprağı verimli, ormanı ve gölleri zengin bir bölgenin evlatları olarak, bu potansiyeli değerlendirmeli, çocuklarımızı hem günümüzün hem de geleceğin şartlarına hazırlamalı ve bu güzellikleri tüm dünyaya yaymalıyız. Bunun için hepimizin aynı mekânda bulunmasından ziyade, benzer bir ruh hâline sahip olmamız yeterlidir.
Özellikle sizlere daha faydalı olabilmek adına, bundan sonraki yazılarımı sizlerden gelecek soruların cevaplarını içerecek şekilde hazırlamak istiyorum. Bu nedenle, özellikle **Fizik, Astronomi, Astrofizik** ve bu alanlarla ilintili konularda öğrenmek istediğiniz, merak ettiğiniz ya da tartışmalı bulduğunuz soruları – ister güncel ister geçmişten olsun – bana iletebilirsiniz. Fırsat buldukça bu soruları yorumlamaya çalışacağım.
Üstat Bâyezîd-i Bistâmî (rha.)’in (بايزيد بسطامى) çok derin, düşündürücü ve tefekkür ettirici bir sözüyle yazımı sonlandırmak isterim:
“Hakikat yolu aranmakla bulunmaz; fakat bulanlar yalnızca arayanlardır.” [3]
Hem arayanlardan hem de bulanlardan olmanız dileğiyle, bir sonraki yazımızda görüşmek üzere…
Kaynakça / References
- Hadîs-i Şerîf
- Kütüb-i Sitte, 4078;
- Ebû Dâvud, İlm 1 (3641);
- Tirmizî, İlm 19 (2683);
- İbn-i Mâce, Mukaddime 17 (223).
- Mevlânâ, Rubâîler (Seçme)
- Hazırlayan: Abdülbaki Gölpınarlı, İstanbul: 1945. Rubâî No: CLXXVII.
- Yıldırım, Cemal.
- Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri ve İslam Tasavvufunun Özü.
- Keçeci, Mehmet.
- “Bolu’dan Çıkan Postalar.” mehmetkececi.com.
Kısaltmalar:
- s.a.v. (Sallallâhu ‘Aleyhi ve Sellem)
- Açıklama: Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ismi anıldığında, ona duyulan saygıyı ifade etmek için kullanılır. Anlamı, “Allah’ın selâmı O’nun üzerine olsun” şeklindedir.
- Kullanım: Peygamber Efendimizin adı geçtiği her yerde, onun yüceliğini ve değerini vurgulamak için kullanılır. Yazılı metinlerde genellikle “s.a.v.” şeklinde kısaltılır.
- rha. (Rahmetullâhi Aleyh)
- Açıklama: İslam büyükleri, âlimler veya salih kimseler için kullanılan bir duadır. Anlamı, “Allah’ın rahmeti onun üzerine olsun” şeklindedir.
- Kullanım: Genellikle vefat etmiş İslam âlimleri veya din büyüklerinin ardından, onların ruhlarına dua niyetiyle kullanılır.
Not: Kaynaklar arasında ve çevirilerden kaynaklanan küçük farkların varlığından dolayı alıntılar arasından bir tanesini seçilmiştir.
Mehmet Keçeciler Beyin Bolu Postası ailesine katılmasından gurur duydum.