
BOZOKLU OSMAN SAKİR BOLUDA
19 Ekim 1810(20 ramazan 1225) Tarihinde İstanbul’dan İran’a doğru yola çıkan Yasinci-zade Abdülvahhab Efendi mahiyetine tercüman olarak verilen Bozoklu Osman Şakir tarafından kaleme alınan‘’İRAN SEFARETNAMESİ’’adlı eserde İstanbul’dan İran’a kadar yol güzergâhında olan yerlerden bahsedilmiş ve bizzat Osman Şakir tarafından resmedilmiştir. Sefaretname altın yaldızlı süslemelerle kaplı albenili bir eserdir ve toplam 80 varaktan oluşmaktadır. Eser diğer Osmanlı sefaretnamelerinin bir kısmında olduğu gibi elçinin maiyet memurlarından biri olan tercüman tarafından yazılmıştır.
Ancak bu sefaretnamenin diğerlerine benzemeyen ve yazarından kaynaklanan bir özeliği vardır. Sefaretname’yi yazan Bozoklu Osman Şakir Efendi aynı zamanda bir ressamdır ve uğradıkları yerleri yazmanın yanında resimlerini de yapmıştır.Nitekim 80 varaktan oluşan sefaretnamede 31yerin resmi vardır. Bu resimli yazmaların içinde; Geyve, Taraklı, Tirebolu, Mudurnu, Bolu, Köroğlu Çeşmesi, Gerede ve Bayındır isimli resimli yazmalar Bolu sınırları içerisinde yer alan yerlerdir. Siz değerli okurlarımıza;Bolu Tarihi(Claudiopolis)adlı çalışmamda bahsetmiş olduğum Bozoklu Osman Şakir’in Bolu’yu resmetmesini ve Bolu ile ilgili düşüncelerini aktaracağım.Gelecek hafta ki yazımda ise Bozoklu Osman Şakir’in Göynük,Mudurnu ve Gerede hakkındaki resimli yazmalarını sizlerle paylaşacağım.
Mudurnudan kula atlara binilip boluya hareket edilmiştir.Seyahat sırasında birçok dağ, ova ve vadi aşılmış karla karışık yağmurdan ıslanmış ve şiddetli soğuktan üşümüş olarak Bolu’ya varmışlardır. Şakir Efendi Bolu’nun resmini I Abdülhamit’in(1774-1789) vezirlerinden Ahmet Paşa’nın yaptırdığı saat kulesiyle birlikte resmettiğini söyler.( A.D. Mortmann, 1856’da Bolu’ya geldiğinde Hisar’ ın üstünde ve batı ucunda bir saat kulesi görmüstür. Gezgin, kuleyi incelediğinde, kitâbe de görmüş ve 1836 tarihini okumuştur. S. Eyice ise, bu tarihin doğruluğundan şüphe etmekte, Osman Sâkir’ e dayanarak, 1836’dan önce de var olduğunu ileri sürmektedir. Bolu Salnâmesinde de açık bilgi yoktur. Burada”saat kulesi ile Muvakkithanenin tarih-i insâsı hakkında kat’i bir malumat yoktur. Resmi kayıtlar ve Ser’ i Sicillerde bu hususa dair belki resmi belgeye rastlanır. Söylenenlere göre, Saat kulesi ile Muvakkithane, Sultan Mahmud zamanında bina edilmiştir” ifadesine yer verilmektedir. İstanbul’da neşredilmekte olan Basiret Gazetesinde, 1877/1878 yılına ait haberde, Saat Kulesinden söz edilmekte ve “Bolu Kasabasında Hisar diye söylenen tepe üzerinde eskiden inşa edilmiş ve üzerinde çanlı büyük bir saat konulmuş olan kulenin harap olmasından dolayı onarılması gerekmektedir. Eğer, su sıralarda tamir edilmez ise ileride daha da kötü duruma düşerek, yıkılma ihtimali vardır. Böyle bir eserin ve özellikle herkese hizmet eder bir yapının yıkılmaya yüz tutup da, bir takım insanların saat sesini işitmekten mahrum olması câiz olmayacağından, bunun şimdiden tamirine emir verilmesi gerekmektedir. Bundan dört gün önce, gece saat 04 sularında bir yer sarsıntısı meydana gelmiş, hamdolsun hafifçe geçmiştir. Her hangi bir zarar da olmamıştır” denilmektedir).
Bolu’ya gelindiğinde elçiye Bolu Mütesellimi ev sahipliği yapmış, Şakir Efendi’yi de “güruh-ı mekruhtan bir saygısız “evinde konuk etmiştir. Şakir Efendi hem ev sahibini ve hem de evi beğenmediğinden ve o gece pek de dinlenemediğinden söz eder. Daha sonra Bolu’yu anlatırken Bolu adının Yunancada ve Roma dilinde kent anlamında olduğunu söyler. Ertesi gün Ramazan Bayramı olduğundan saat 03.00’den sonra tepeler, parlak ağaçlar, güzel doğa seyredilerek Cağa Gölü civarındaki Köroğlu Çeşmesi denilen yere gelinmiştir…
Davut Özer
insanları aydınlattıgınız için teşekkür ederim