Abdulbaki MURAT
EĞİTİM BİR SEN VE SENDİKACILIK…
Eğitim Bir Sen Genel Başkanı Muhterem Ahmet GÜNDOĞDU İstanbul’ da idareci ve öğretmenlerle yaptığı toplantılarda sendikal mücadelenin serencamından bahsederken, sendikacılığın safi bir maddiyat arama kavgası olmadığını, özgürlükler, insan hakları, ilkeli duruş gibi pek çok misyonunun da olduğunu ve bunu yerine getirmek için çalıştıklarını ifade etti.
Sayın GÜNDOĞDU darbe ve darbeci muhibbiliği, atanmış ve sararmış sendikacılık gibi milleti adam görememe hastalıklarının neşvü nema bulduğu güdümlü sendikacılarla/sendikacılıkla işlerinin olmadığını, hakkın ve haklının yanında var olduklarını ifade etti.
Bu söylemler gerçekten heyecan verici…
Eğitim çalışanlarının en büyük resmi birlikteliği olan Eğitim Bir Sen öğretmenler nazarında her geçen gün itibarını artırarak hem sayısını yükseltiyor hem de masadaki gücünü kuvvetlendiriyor.
Eğitim Bir Sen, öğretmenlerin üye formlarını imzalayarak dahil oldukları sadece resmi bir teşekkül değildir/olmamalıdır/olamaz. Onu safi resmi bir teşekkül kabul ederek işi kemmiyet(sayı) açısından değerlendirmek, büyük bir hata olur ki bu sendika mensuplarının asla düşmemesi gereken bir yanılgıdır.
231.000 üye ile büyük bir kitleye ulaşan Eğitim Bir Sen’ in bu büyük kitleyi eğitme, keyfiyet(özsel) anlamında yetiştirme ve geliştirme vazifesi asla ötelenmemelidir.
Bu büyük topluluk neden Eğitim Bir Sen’ e üyedir? Bu sendikanın Türkiye gerçeklerindeki anlamı ve kuruluş felsefesindeki dayanakları nasıl anlaşılmalıdır?
21. Yılını kutladığı şu günlerde, bu zaman diliminde memleketin hassas konuları karşısındaki tutumu, özellikle ülkemizi karıştırma hesapları yapanlara olan reaksiyonu, darbecilerle olan kavgası ve Genel Başkan Sayın GÜNDOĞDU’ nun ifadesiyle “Kuruş sendikacılığı değil, duruş sendikacılığı” anlayışı bu saflarda yer alan her gönüldaşımızın kavraması ve özümsemesi gereken başlıklar olmalıdır.
Şu ifadeleri kerih karşılansa bile söyleme ihtiyacı hissediyorum. Konjoktör gereği bu gruba katılan, içinde burada olduğu için bir ekşime hisseden, irtidat etmek için fırsat kollayan, belli hassasiyetlere sahip olmayan/olamayan kuru kalabalıklar veya sadece ganimette ortaya çıkan düzenbazlarla çıkılan yolculuklar bilinmelidir ki bu davaya ve onun dayandığı ilkelere zarar verir/verebilir.
Eğitim Bir Sen bu noktadan itibaren bir okul olmalıdır. Müntesiplerinin safi resmi bir evrakla/imza ile bağlılık hissedeceği değil, gönülden bilerek ve hissederek zaman içerisinde bir dava adamına dönüşeceği/dönüştürüleceği, kurucu genel başkanımızın “taştan adamları eritme” idealine paralel gönüllerdeki maddiyat/dünyevileşme putlarının gıdım gıdım eritildiği ve düşünce bazında da hakkın safında yer alma seviyesine dönüştürüldüğü bir “ekol” olmalıdır. (Bu anlamda Genç Memur Sen’ in kurulması fevkalade isabetli bir adım olmuştur. İnşaallah bunun meyveleri ilerde alınacak ve bu işe sebep olanlar da hayırla yad edileceklerdir.)
“Ne kadar çok üye yaparsan o kadar alkışlanırsın” anlayışından daha büyük ve etraflı düşünmek zamanıdır şimdi. Okul okul, ilçe ilçe ve şube şube bu konular akil adamlarca değerlendirilmeli, beyin jimnastiği yapılmalı, üyeleri “güzel atlara binip giden/gidecek” insanlara çevirme, onları bilinçlendirme çalışmaları gecikmeden yapılmalıdır.
Bu çalışmalar olmalı ki şuurlu bir öğretmen nesli oluşturulabilsin. Zira bu neslin yıllardan beri dezenformasyona tabi tutularak adeta köksüzleştirilen toplumu, külleri üzerinden tekrar ayağa kaldırma gibi bir vazifesi olacaktır.
O halde yol uzun zaman dardır. Temel değerlerimize saygılı, bugünden geleceği planlayan ve tarihsel geçmişinden asla kopmayan bir neslin inşası için Eğitim-Bir Sen’ e daha çok büyük vazifeler düşmektedir. 12.03.2013