
ERGENLİK DÖNEMİ VE ÖYKÜSÜ…..
Yorulmuştu. Ayaklarının dermanı kalmayıp giderdi. Yaşlıların soluk almak için oturdukları banka o da oturdu. Evine az kalmıştı. Sanki başkasınınmış gibiydi pazar çantaları. Biri onu sesleniyordu. Başını kaldırdı, dermansız. Sesin geldiği yeri tayin etmek amaçlı. Üst katına yeni taşınan komşusuydu bu. ” Komşu gelir misin? Çayı yeni demledim. Hem dinlenirsin”. Diyordu. Fenada olmaz diye iç geçirdi. Sesini duyuramama korkusuyla başı ile elini de işaretine eşlik ettirdi. Gitti de.Çayları içerken pastasını da sundu bu arada Gül.Epey konuşmuşlar, zamanın farkında olmaları imkansızlaşmıştı. Eğitimli bir ses tonu vardı. Güzel, bakımlı bir kadındı. Sahi ne iş yaptığını sormamıştı bile. Olsundu. Yine beklerim. Dememiş miydi? Üstelik psikolog olduğunu da çıtlatmıştı, kendiliğinden. Kafasına koymuş inatçılığı ile çıktı evden. Aceleyle çantaları yerleştirdi dolabına. Akşam yemeğine koyuldu, derin düşüncelerle.
İki çocuğu vardı. Büyük olanı oğluydu. Pek çetindi son zamanlarda. küçük olanda kızı, hırçın davranır olmuştu. Yaş farkı yoktu aralarında. Oğlu 14,kızı da 12 yaşındaydı. Anlaşamıyorlardı işte. Babaları ile cepheleşmişlerdi bile. Kendisini “hiç” yerine bile koydukları yoktu zaten. Dalgaların en şiddeti yaşanırdı evlerinde birazdan. Bıkmıştı süre gelen dalaşmalardan. Yine oldu olanlar. Birden Gül’e gitmeye karar verdi. Pek candan davranmış, ”Ne zaman istersen gelebilirsin”. Dememiş miydi? Kalktı, giyindi hırsla. Koşar adım yürüdü. Gül’ün kapısını çaldı. Gülerek karşıladı O’nu Gül.
Samimi dille; ”Hoş geldin”. Dedi. Yan yana duran koltuklara oturdular. Sıkılmış vaziyetini anladı. Gül; ”Anlat bakalım komşu. ”Dedi. Balon gibi şişmişti zaten. Demeseydi de anlatacaktı. Evlerindeki sorunları bir bir anlattı. Oh bee..açılmıştı. Gül, Saf yüz ifadesiyle dinledi, komşusunu. Hayretler içinde de kalmamıştı. Zaman geç olmasına rağmen, çay doldurdu her ikisine de. Anlamıştı konuyu Gül.
Bak komşu diye söze başladı. ”Ergenlik dönemi “Bilir misin?-Bilmem, Dedi şikayetçi komşu. “Anlatayım. Ergenlik (buluğ çağı)11-21 yaşlarında sorunlu günlerin geçtiği dönemdir. Erginlik; Ergenlik dönemi ile yetişkinlik dönemi arasında sıkışıp kalan ara dönemdir. İşte bende o dönemden söz edeceğim, dinlersen. Hem ergen, hem de ailesi için çok zor dönemdir. Aile ergeni, ergende aileyi anlamakta zorluk çeker. Aile, ergeninin bu dönemlerini anlar, uyum sürecini başlatırsa, çatışmaları o denli az olur. Ergen bedensel, cinsel, duygusal ve sosyal alanda farklılık yaşamaktadır. Bu dönem zorlu bir dönemdir. Davranışları başkalaşmıştır.*Duygularına hakim olamaz. Bir gün mutlu ve enerjik, ertesi günü tam tersidir. Hatta duygular anlık olmuştur. Ebeveyn bu durumu gayet hoş karşılamalıdır.*Duygularını dolu dolu ve coşkulu yaşar.*Hayaller kurar, zaman zaman gerçeklerden tamamen kopar. Özellikle karşı cinsle ilgilidir bu hayaller.*Enerjisini büyümeye harcıyordur, kendini yorgun hisseder, çalışmayı sevmez.*Yalnız kalmak isteği hakimdir. Odasına çekilir, yaşamının muhasebesini yapar, sık sık.*Bedensel gelişmelere bağlı olarak kendisini yakınlarından ve çevresinden gizler.*Giyim ,dış görünümünde değişimlere ihtiyaç duyar.*Fark edilme, takdir görme ihtiyacı özlemidir. Bu ihtiyacını aile içinde gideremeyenler, istek ve ihtiyaçları farklı arkadaş guruplarında gidermeye deneyeceklerdir. Bu dönemde arkadaş çok önemli bir noktadır. Arkadaş seçiminde ergen ve ailesi çok dikkatli olmalıdır.” Dedi.
Gül hanım nefes almakta bile zorlanıyordu sanki. Kendini öyle kaptırmıştı ki. Ağzının kenarlarında ki beyazlıkları elindeki peçeteyle sildi. Yeni bir harekata hazırlanıyor edasıyla, baktı komşusuna. Gözleri nemlenerek dinleyen komşu irkildi bir an. Gül O’nun nasıl olduğundan habersiz başka konuya geçti hemen. “Okul ve aile içi, karşı cins ile ilgili ve öz güven gibi problemler, depresyon yaşatır. Ergen kendini üzgün ve kötü hisseder. Kısa süreli yaşandığından müdahale gereksizdir. Gerçek depresyonlarda ergen,; intihara kadar ki düşüncelerini geliştirmiş olabilir. Kendini büsbütün yalnız hisseder, yakınlarını üzmek, ölüm merakı, çocukluktan gelen sevgi yoksunluğu gibi nedenler bu düşünceyi pekiştirir. Zaman zaman öfke patlaması yaşar. Konuşmak yerine sakinleşmesi beklenilmelidir. Çok yemek yeme yada yememe gibi dengesi bozuk davranışlar da sergileyecektir. Bu konu aşılması gereken sorundur. Kilolanıp komplekse kapılacak, kendinden nefret edecektir”.
Alnı terlemiş olan komşu, silkinir gibi yaparak kendine gelmeye çalıştı. Zafer kazanmak üzere olan komutan misali Gül, enerjisinden hiçbir şey kaybetmemişti. Durmanın anlamsız olduğunu düşünerek devam etti. “Ergenin davranışları ve ruhsal sıkıntıları böyle. Aile ergene yardım etmeli. Anlaşılma ve değer görme duygusunu yaşatmalıdır. Ebevenyler bu duyguları yaşatma adına hoş görülerini sonuna kadar kullanmalı. Aksi takdirde ergen bu duygularını tatmin etmek için başka başka çevrelere ihtiyaç duyacaktır. Fikir alış verişi yapılmalı, aile konuları ,dışında, tutulmaya özen gösterilmeli. Sorun ve konuları ciddi bir biçimde dinlenmeli, sorunlara karşı mücadele bayrağını birlikte taşınmalıdır. Nasihattin dışında uzun vadeli çözümler aranmalıdır. Ebeveynler arkadaşlarını eleştirecekleri yerine ,arkadaşlarını tanıma yolunu seçmeli ve bunu ergen hissetmeli. Hemen ardından hoşa gidilmeyen yanları olduğunda ergenle paylaşılmalı, eleştirilmemeli çünkü ebeveyni haksız duruma düşürmek dışında bir işe yaramayacağını bilmelidir. Sevgi, eksik edilmemeli, evdeki genel ortamın gergin olmamasına dikkat edilmeli. Erginlik dönemi, çatışma ve gerginlik yoğun olarak yaşanıyorsa, kesinlikle bir uzmandan destek alınmalıdır”.
Her iki bayanda konuşmanın verdiği rahatlığın etkisiyle, farkında olmadan arkalarına yaslanışları dikkate değer di. Uzun süre sessizliğini koruyan gecenin ağırlığı, suskun bakışlara neden olmuştu. Her ikiside, suçluluk duygusunun hakim olduğu odanın içinde ayağa kalktılar. Vedalaştılar. Yine görüşmek üzere ile ayrıldılar. Komşu kadın, rahatlamadan önceki yükü, oracıkta bırakmıştı.
Gül Hanım’ın anlattıklarını kocasına anlattı. Bıyıklarını iki yana çekiştire çekiştire dinledi. Her iki tarafın davranışları kendiliğinden değişmişti. Zaman çok değerliydi onlar için. Geçmişteki hataları yapmamak için göz uçlarıyla birbirlerini denetler olmuşlardı.
Evlerinde, kavgadan yoksun günler geri gelmişti. Eller sıkı sıkı tutunmuş, gönülleri biraz daha yakındı, ailenin .”Teşekkürle” Gül Hanım” Diye fısıldadı gökyüzüne……!
İsmail ALTOK
tesekkurler ismail bey bu derdi hep yasiyoruz aslinda:))