“GESİ BAĞLARI “ BOLU TÜRKÜSÜ!
Folklorumuzun zenginliği, dünyalara sığmaz. Bazen kaynağı, yöreleri bile karışabilir. Bu yüzden tatlı tartışmalar bile yaşanır, bölgeler arasında. Köroğlu; Kafkaslar’dan Bolu’ya kadar olan, coğrafi bölgede yaşadığı söylenir, yıllardan bu yana. Arada ki yerleşim birimleri ”Köroğlu” efsanesini paylaşırlar. Doğru da yapıyorlar, efsaneler paylaşıldıkça zenginleşiyor ve unutulmuyor.
Yazacağım türkü öyküsü, buna bir örnektir;
“Odacı’nın Tahsin, Karamanlı Mahallesi’nin tanınmış, sayılı delikanlılarındandır. Yakışıklı, sesi güzel ,yanık çalardı sazı. Saygınlığı ile nam salmıştı memlekete. Bastığında yer sarsılırdı sanki. Güzel giyinirdi. Bıçkındır, merttir. Sevilir çevresinde. Genç kızların gözü ondadır. O’da, Üstyaka köylerinden Mübeşşire’ye aşıktır. Dostlukları uzun zamandır sürmektedir. Annesi oğlunun heba olmasından korkmaktadır. Baş göz etmeyi düşünür oğlunu. Komşuları, Hancı Hacı Efendi’nin kız kardeşi Safinaz Hanım’ı ister oğluna. Oğlu Tahsin da buna razı olur. Nikah önce yapılır. Düğün günü belirlenmiştir bile. Hazırlıklar başlamış, eller kollar sıvanmıştır.”
Tahsin’in arkadaşları “son olsun delikanlıca olsun” bir alem yapalım diye Tahsin’in evine damlarlar. Hazırlıklar yapılırken, Mübeşşire de gelir. Gece geç saatlere kadar eğlenirler. Mübeşşire ayrılmaz yanlarından. Sakilik yapar. Akşamın gürültüsünden rahatsız olan komşuları, köye giden Tahsin’in annesine haber salarlar. ”Evinizde alem var.” Bunu duyan anne, sabahın ilk saatlerinde evin kapısındadır anne. Çok ciddi, titiz bir Osmanlı kadınıdır. Kapıyı çalar. Bunu duyan Tahsin ve Mübeşşire pencereden baktıklarında, annelerini görürler. Tahsin ürker. Annesi kapıyı açmıştır bile. Kapının arkasındaki “dayağı” alır. Tahsin kendisini ve Mübeşşire’yi döveceğini bilir. Mübeşşire’nin yanında dayak yemeyi göze alamaz. Korkutmak için annesine bağırır:
-Anne gelme!
Elinde babadan kalma silahı vardır. Annesi Tahsin’i dinlemez bile. Tahsin bu sefer daha kararlı bir sesle:
-Anne gelme, vururum!
Annesi durmaz. Osmanlı kadınıdır. İnattır. Kendine güvenir, yürür oğlunun üzerine. Tahsin korkutmak istemektedir. Basar tetiğe. Akşamdan kalmanın tesiri ve uyku sersemliği ile eli titremiştir. Tahsin, annesini kalbinden vurur. Cansız yere düşen annesinin başına koşar. Komşuları silah sesini çoktan duymuşlardır. Tahsin’i annesinin başında ağlarken bulurlar. Yapılacak tek şeyi, zabıtaya haber verirler. Tahsin tutuklanır, ölüm cezasına mahkum olur. Sonra cezası müebbet hapse çevrilir. Mübeşşire’nin bu olayla ilgisi olmadığı anlaşılınca, birkaç ay hapis yattıktan sonra “Kayseri’ye” sürgüne gönderilir.
Nikahlısının annesi, Hürmüz hanım bize geldiğinde yüzü bembeyazdı. Olanları anlattı bir bir, babama. O zamana kadar Bolu’da duymayan kalmamıştı. Tahsin için göz yaşı dökmeyen genç kız kalmamıştı.
Kayseri’ye sürgün gönderilen Mübeşşire, Bolu’da silinmeyen izler bırakmıştı. Aşık delikanlılar, o’nu Kayseri’de de rahat bırakmadılar. Tahsin’in kulağına kadar gelir Kayseri’ye gidip gelmeler. Mübeşşire, Diyarbakır’a sürüldüğü ve orada öldüğü duyulmuştu.
Tahsin ‘de uzun yaşamaz. “Gesi Bağları” türküsü mübeşşire aşkına Tahsin tarafından yakılmıştı. Babası Necati Efendi, katip Adil, orada noterdi. Bende sık sık hükümet binasına giderdim. Hükümet binasına bakan bir oda da, cezasını çeken Tahsin pencereye oturur, başını elleri arasına alır,yanık sesiyle “ Kimler yanmasın annem yandı nar’ıma” diye inler ve ağlardı. Bizde o’nu hükümet binasının bahçesinden seyrederdik.
Tahsin’in nikahlısı Safinaz abla boş düştü. Daha sonra Alay sokaktaki Dombayların İsmail Ağbiyle evlendi.
Hapishane penceresinden söylenen bu türkü ,seksen sene evveliydi. Bizde öğrendik, söyler olduk.
Tahsin ve Mübeşşire’yi bilirim. Aleme katılan üç arkadaşı şahsen tanırım. İsimlerini yazmadım. Tahsin’in kardeşi, Hüsnü zabıt katibiydi. Mudurnu’ya tayin edildi (tayin istedi).Mudurnu’da evlenip, yerleşti.
Muhsin KARAMANOĞLU Beyefendinin kaleminden, aslına uygun yazdım. Kendisine teşekkürlerimi iletiyorum.
Kaynakça: Bolu Türküleri.
Haz; Sn.Taner CAN, Sn. Siyami PALAZOĞLU .
Bolu Belediyesi Kültür Yayınları-2
Gerçekten çok duygusal bir öykü, gesi bağları türküsünü çok sever ve söylerim, ama bu hikayesini bilmiyordum..İnanılmaz etkilendim.Teşekkürler İsmail bey….