
GÜL BAHÇESİ
Zor elde ettiğimiz şeylerin değerini çok daha iyi anlıyoruz. Bu sebeple karşımıza çıkan sıkıntıları nasıl avantaja çevireceğimizi düşünmeliyiz.
Dünya hayatına baktığımızda, maalesef insanoğlu birçok şeyin değerini bilmiyor veya sonradan anlıyor. Lakin yitirdiğimiz bu güzelim değerlerin farkına varmak ve yerine koymak oldukça zor. Hayatımıza dönüp baktığımızda nelerin değerini bilemedik? Nelerin değerini anladığımızı sandık ama anlayamadığımızın farkına vardık? Bu soruları kendimize sormalıyız.
Zamanın birinde yaşayan muhteşem bir hükümdarın dünyalar güzeli bir kızı varmış. Bu kız öyle güzelmiş ki çok uzak şehirlerden ve ülkelerden çok zengin, çok yakışıklı ve asil pek çok delikanlı onu görmeye gelirmiş. Kendisiyle evlenmek isteyen nice prensi, nice şövalyeyi reddeden güzel kız kimseleri beğenmezmiş. Bu arada aynı kasabada yaşayan ve bu kıza aşık olan bir delikanlı da bu kızı istemiş.
Ama kız onu da reddetmiş. Aradan uzun yıllar geçmiş. Bizim delikanlı kasabadan ayrılmış. Kendine başka bir hayat kurmuş ve evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış.Bir gün yolu bir zamanlar yaşadığı güzel
diyara düşmüş.
Orada tanıdık birine rastladığında aklına bir zamanlar orada yaşayan dünyalar güzeli kız gelmiş ve ona ne olduğunu sormuş. Yaşlı adam önünde gül bahçesi olan bir evi göstererek kızın evlendiğini söylemiş. Bizimki bir zamanlar herkesi reddetmiş olan kızın kocasını çok merak etmiş. Bir gün gizlenip kocasını evden çıkarken görmüş.
Kızın kocası şişman,kel ve çirkin mi çirkin bir adammış. Üstelik zengin bile değilmiş. Bu durumu çok merak eden adam, kızın kocası gittikten sonra evin kapısını çalmış. Kapı açılınca kendini tanıtmış ve neden böyle bir adamla evlenmiş olduğunu sormuş.
Kız da ona, arkasındaki gül bahçesinden en güzel gülü koparıp getirirse, cevabi vereceğini, bu arada bahçede ilerlerken, geriye dönmemesi gerektiğini söylemiş. Adam da bunun üzerine yüzlerce gülün olduğu bahçede ilerlemeye başlamış. Birden çok güzel sarı bir gül görmüş. Tam ona doğru eğilirken biraz ilerde kocaman pembe bir gül gözüne çarpmış.
Tam ona uzanırken daha ilerde muhteşem güzellikte kırmızı bir gül goncası görmüş. Tam onu koparırken ilerde… Derken bir de bakmış ki bahçenin sonuna gelmiş ve mecburen oradaki sonuncu gülü koparıp kıza götürmüş.
Bahçenin en güzel gülünü beklerken kız bir de ne görsün yaprakları solmuş cılız bir gül.
Gülmüş adama… “Bak gördün mü” demiş, “Her zaman daha iyisini bulmak isterken ömür geçer ve sen sonunda en kötüsüne bile razı olmak zorunda kalırsın.
Bu yüzden gençlik gitmeden doğru seçimler yapmayı öğrenmek gerekir.