Merhabalar değerli okurlarım.
Günümüzde nasihate pek değer verilmiyor, hatta biri bize öğüt verecek olsa ya gülüp başımızı çeviririz yada çekip gideriz öyle değil mi? Oysaki çok yaşayıp gün görmüş insanlar her zaman deneyimli ve akıllı olurlar büyüklerimizin bilgi ve deneyimleri bizlere yol gösterecektir. ”Uğur budak” tarafından yazılmış bir hikayeyi okudum çok beğendim ve sizlerle paylaşmak istiyorum. Çok eski zamanlardan birinde kötü bir adet varmış. Yaşlılar artık iyice ihtiyarlayıp iş yapamaz konuma geldiklerinde, ormana götürülüp orada bırakılıyormuş. Böylece zaten az olan yiyeceklerin çalışan gençlere yetmesi sağlanırmış.
İhtiyarları belli bir yaştan sonra, evde tutmak yasak olduğundan, kimse yaşlı anne babasını evde gizleyemezmiş. İşte bir gün yaşlılardan birini oğlu ormana götürüp bırakmak istemiş. Kış mevsimiymiş, İhtiyar, oğlu ve küçük torunu beraberce ormana gitmişler. İhtiyarı bırakıp dönerken, küçük torun oyuncak kızağını dedesinin yanında unuttuğunu fark etmiş. Babasına dönüp alalım demiş.. Babası umursamayınca, Kızağımı almalıyım! yoksa sen yaşlandığında seni neyle ormana götürüp bırakacağım demiş.. Oğul o an anlamış ki ihtiyar babasının kaderi yaşlandığında kendi kaderi de olacak. Dönüp babasının ellerini çözmüş alıp eve geri getirmiş. Samanlıkta saklamış her gün gizlice yemek vermiş.
Bir süre sonra köyde hayvanlar arasında bir hastalık yayılmış. Hayvanlar birbiri ardından ölüyormuş. İhtiyar oğluna şöyle demiş.. Hastaları iyilerden ayır, onlara şu ,şu otlardan ilaç hazırla, Sağlıklılara da şunları yap demiş. Oğlu yaşlı babasının dediklerini yapmış, gerçekten de onun hayvanları arasında ölüm azalmış. Çoğu kurtulmuş. Bayram geldiğinde her sene olduğu gibi köy halkı kurbanları kesmeye başlamış. İhtiyar oğluna şu öğüdü vermiş. ‘Köyde hayvan çok azaldı, senin de fazla hayvanın yok ,bu sene kurban kesme demiş.
Gerçekten de bir iki ay içinde bütün köylü tarlada çalıştıracak hayvan sıkıntısı çekmeye başlamış. Ama ihtiyarın öğüdünü dinleyen gencin hayvanı varmış. İlkbahara doğru köyde artık ekmek yapacak, tahıl bile kalmamış. Ama asıl sorun, ekecekleri kadar bile tohum kalmamış. Tarlaya ne ekeceklerini, gelecek senenin mahsulünü nasıl hazırlayacaklarını bilemiyorlarmış.
İhtiyar bu konuda da oğluna öğüt vermiş Yavrum! Ahırın çatısı samanla doldurulmuştur. Onları çıkar yeniden döv. Ondan tohumluk buğday çıkarabilirsin. Oğlan babasının dediğini yapmış. Köyde tohumluğu olan tek aile onlar olmuş.
Bütün köy halkı bu gencin büyücü olduğunu düşünmeye başlamış. Öyle ya herkesin işi kötü giderken bu evde garip bir şekilde kötülüklere bir çare bulunuyormuş. Evi gözlemeye başlamışlar. Sonunda da gerçek anlaşılmış. İhtiyar babanın hala yaşadığı ortaya çıkmış. Köylüler genci krala şikayet etmişler. Kral önce yasalarını hiçe sayan gence kızmış. Ama olup bitenleri dinledikten sonra iyi ve yerinde bir öğütün çok şeyi değiştirebileceğini kabul etmiş. İhtiyarlarla ilgili yeni bir kanun çıkarmış. Bundan böyle çocuklar anne ve babalarına, yaşlılıklarında bakacaklar, onların gönlünü hoş tutacaklar;
Çünkü onların hayat deneyimlerinde her zaman için öğrenecekleri şeyler varmış.
ASUMAN SARI
SN ASUMAN HANIM YAZINIZI BİR SOLUKTA OKUDUM ÇOK GÜZEL HARİKA BİR YAZI Bİ OKADARDA DÜŞÜNDÜRÜCÜ SİZE TEŞEKKÜR EDER BAŞARILARINIZIN DEVAMINI DİLYORUM