Oyun içinde oyun
Son zamanlarda artan terör olayları ve verilen şehitler nedeniyle, bu konuda kendi düşüncelerimi kısaca paylaşmak istedim. Biliyorum, yazmak tek çözüm değil, fakat sustukça içimdeki ateş daha da büyüyor; konuşma, anlatma ihtiyacı hissediyorum. Yazdıklarım da herkesin hoşuna gitmeyebilir, problem değil, bir kişi bile –bu konuda- biraz daha bilinçli olacaksa sayemde, benim içim rahat olur. Şehitlerimizin saçının bir teli için bile bu yazdıklarım az kalır çünkü.
Ben Çukurca’da, Şemdinli’de ya da Yüksekova’da askerliğini yapmakta olan birisi değilim. Binbaşı, komiser, doğuda bir öğretmen ya da bir doktor da değilim. Oralarda hiç yaşamadım bile. Ama her şehit haberi geldiğinde bilgisayara oturup lanet yağdıran bir klavye komandosu da değilim. 5,5 sene askeri okul okudum, büyük bir gururla üniformamı taşıdım. Ve ülkeme görevimi en iyi şekilde yaparak destek vermeye çalışan bir bireyim.
Ancak sınırda çatışma halinde olmamam, şark görevi yapmamam ya da ailemden şehidin çıkmaması o duyguları yaşamadığım anlamına gelmesin. Elbette ateş düştüğü yeri yakıyor, hiçbirimiz o insanlar kadar bilemeyiz bunu, fakat her şehit haberi derinden etkiliyor, en azından beni. Yıllardır süren bu saçma kavgada daha önce şehit olanlardan utanıyorum, boşuna şehit olmuşlar gibi hissediyorum.
Bu bir oyun… Kaybedenin her zaman masumlar olduğu bir oyun hem de… Ölen de öldüren de göz yuman da bizden… Yıllardır devam eden bu oyunun en çirkin yanı da artık durumun sıradanlaşmış olması. Şehit haberleri artık magazin haberlerinden daha az yer tutuyor televizyonlarda, gazetelerde. İnsanlar şaşırmıyorlar teröre, kabulleniyorlar. En kötüsü de siyaset yapılıyor üzerinden; askerlerimiz şehit olurken meydanlarda oy isteniyor terör sayesinde.
Dediğim gibi, büyük bir oyun bu. Devletin çözemediği değil, göz yumduğu; hatta yeri geldiğinde duymamazlıktan geldiği ve örtbas ettiği bir oyun… 30 yılı aşkın süredir başımıza bela, ancak gelin görün ki şu anki hükümet dahil kimse bu konuya bir çözüm bulmadı, bulmak istemedi. Bulamadı demek yanlış olur çünkü. Zamanında, “3-5 çapulcunun eylemi” olarak adlandırılan terörün bugün elebaşı İmralı’dan örgütü yönetiyor, zengini her yerde hak iddia ediyor, vekili mecliste konuşuyor. Çünkü onlar da biliyor artık, Türkiye gibi bir ülkede haklıyla haksız laf kalabalığında belli olmaz. Bu devlet onlara insan hakları namına göz de yumar sahip de çıkar. Hepsinin yanında, olan yine askerlerimize ve masum halkımıza olur.
Devlet doğuya sahip çıkmıyor. Vatan toprağından saymıyor oraları. Çünkü saysa bugün bunların hiçbiri olmaz. “Aman İran’la aramız bozulmasın” diye PKK’yı kucağında besleyen ülkeye ihtar dahi verilmemiş olması, şehitlerin onlar için sadece bir istatistik olduğunun apaçık göstergesi. Zamanında ve hala terörü sahiplenen Suriye’ye kapıları açmak insanlık oluyor, işin komik tarafı Suriye’nin düşürdüğü Türk uçağını kimse sormuyor. Aman aramız bozulmasın…
Doğuda şehit verirken başbakanlığımız gitsin Myanmar’a yardım toplasın. Zaten yapılması gereken de bu(!).
Önceden eylemlerini pusuyla yapan PKK artık daha stratejik oynuyor. Şehre iniyor, sivilleri öldürüyor. Meclise giriyor, “Apo serbest kalsın”, “PKK terör örgütü değildir” diyebiliyor. Askerimizi öldürenlerle kucaklaşıyor, yaptıklarının arkasında da duruyorlar. Bizim hükümetimiz askerimizin arkasında o kadar duramıyor, sözde vatansever vekillerimiz de onlarla aynı mecliste oturmaktan utanmıyorlar. Bakın, insan değil hayvana bunu yapsanız azıcık arlı davranır, ya orada durmaz ya da saldırır. Yanında askerimizi şehit edenlerle kucaklaşan biriyle oturan bir vekil, benim gözümde en az onun kadar haysiyetsizdir.
Ama bu ülkede demokrasi var, laiklik var, düşünce özgürlüğü var. Eğer savunmanız buysa Atatürk’ün de çok önemli bir sözü var:
“Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur.”
Gençliğe Hitabe, bugünkü durumumuzu bize ve özellikle başımızdakilere çok iyi anlatan, yapılması gerekeni söyleyen en büyük emanet ve vasiyettir. Bu oyunun arkasında ister İran olsun, ister İsrail, ister Amerika… Sırf vatanın bir karış toprağı için şehit olan askerlerimiz için bile mücadele etmemiz şarttır, şarttan öte farzdır. Vatana ihanet edenler de elbet karşılığını alacaktır. Çünkü ihanet sadece satmak ya da kaçmak değildir; susmak da yalan söylemek de göz yummak da ihanettir. İhanetin bedeli de cehennemdir. Mazlumun ahı, ihanet eden herkesten çıkacaktır.
Allah, bu vatana göz diken ve vatanı satan içimizdeki, karşımızdaki ve başımızdaki tüm düşman ve işbirlikçilerden bizleri korusun, bayrağımızın gölgesinden bizi mahrum bırakmasın. Tüm vatan evlatlarına da sabır versin.
Murat Gülen
Tebrik ederim Kardeşim, Yazdıklarına Kısmende olsa canı gönülden Katılıyorum.