Yaklaşan Çağın Adı Ne Olacak?
Son günlerde git gide hissedilen eyalet sistemi yada ademi
merkeziyetçilik düşünceleri, 2500 yıllık Türk tarihinin çift başlı
yönetim anlayışının yada Osmanlı’dan kalma fikirlerin küllerinden
yeniden doğuşu mu yoksa ölü doğacak bir çocuğa bel bağlayanların
hezeyanı mı olacak?
Tarih sahnesine çıkışımızdan bu yana imparatorluk anlayışının hakim
olduğu dönemler hem yükselişimizin hem de çöküşümüzün en hızlı olduğu
dönemler olduğu su götürmez bir gerçektir. Nasıl yeni doğan bebeğin
hayata attığı ilk adım aynı zamanda ölüme attığı ilk adımsa sanırım
devletimiz için imparatorluğa ilk adım aynı anlama gelmektedir. İçinde
farklı diller – dinler-kültürler barındıran anlayış bizi( Hepsine
saygı durmakla beraber)kendi özümüzden uzaklaştırmaktadır. Kimsenin
diline, dinine ve kültürüne karşı değiliz; karşı çıktığımız, var olan
devletin temel unsurunun yok sayılmasıdır. “Öz yurdunda garipsin öz
yurdunda parya” dizesi durumu özetler niteliktedir.
Bölgemizde savaş tamtamları çalmaya başlamıştır. Birlik içinde olmadan
bu zor dönemi atlatmak oldukça güçtür. Komşu ülkelerle karşı karşıya
kalacağımız bir savaşta ağıtların Türkçe, Kürtçe, Arapça ve Farsça;
zafer nidalarının ise İngilizce, İbranice ve Rusça olması
kaçınılmazdır. Filler tepişirken çimenlerin ezilmemesini düşünmek saf
dillilik olsa gerek. Ama bitaraf olanın berteraf olacağını da göz ardı
etmemeliyiz. Hassas dengeleri çok iyi analiz edip ona göre
ilişkilerimize yön vermeliyiz.(kelebek etkisi yada domino etkisini de
göz önünde bulundurmalıyız)
Küresel güçlere boyun eğdiğimiz için mi yoksa yıllardır üzerimizde
oynanan Kürt kartını tersine çevirip Musul’u eyaletimiz yapma
hevesiyle mi bu yollara girdiğimiz şekillenecektir. Her halükarda
üniter bir devlet olarak kalmanın milli benliğimize daha uygun olduğu
kanısındayım. Her şeyin ilacı olan zaman bize gerçekleri gösterecektir…
Savaşsız güzel günlerin bizim olması dileğiyle…
21-07-2012
Murat Kayrancıoğlu