Toplumların gelişmişlik düzeylerinin bir göstergesi olan okullarımızı tekdüzelikten kurtarmalıyız. Yılların alışkanlıklarını, basmakalıp düşüncelerini değiştirmek, ortaya yeni projeler koymak, düşünmek ve üretmek, eğitim kurumlarının olmazsa olmazlarındandır.
Eğitim ortamlarının/okulların her ayrıntısı öğrencilere bir şeyler kazandırma adına değerlendirilmelidir. Okulun giriş kapısından tutun da bütün mekanları öğrenciye bir şekilde ders verecek tarzda tasarlanmalı ve yapılmalıdır.
Okulların isimleri de bu cümledendir. Okullarımıza baktığımız zaman bağışlanmış olanların dışındakilerin tamamı neredeyse aynı isimleri taşımaktadır. Yani on-onbeş tane aynı isim sürekli dolanmaktadır. Yanlış anlaşılmasın o isimlere karşı olduğumdan söylemiyorum bunu; sadece bu konuda yeni şeyler söylemenin daha faydalı olacağını düşündüğümden dillendiriyorum.
Ülkemiz büyük bir medeniyetin kökleri üzerine inşa edilmiştir. Uzun bir geçmişe sahip olan bu medeniyet hüküm ferma olduğu diyarlarda çok çeşitli eserler bırakmıştır.
Mesela Osmanlı 20 milyon kilometrekareyi aşan genişlikte bir alana, Selçuklular yaklaşık 10 milyon kilometrekareye hakim olmuştur. Atalarımızın ta ötelere gidip fethetme sebeplerini, fetihlerden önceki ve sonraki durumlarını evlatlarımıza iyi anlatmamız gereklidir.
Okul ve kurumlarımızın isimleri verilirken alışılmış adlandırmaların dışında ecdadımızın fethettiği, adaleti ve medeniyeti götürdüğü bu yerlerin isimlerinin verilmesi, öğrencilerin zihinlerinde bir anlam uyandırması bakımından fevkalade önemlidir.
Örneğin bir kuruma “Mostar” isminin verilmesi nasıl bir anlam taşır? Bu isim verilerek öğrenciye neyi kazandırabiliriz?
En başta ilgili kurum, okulun herhangi bir yerine “Mostar” isimli bir köşe oluşturur. Ve Mostar şehri ayrıntılı bir şekilde orada görsel ve yazınsal olarak anlatılır.
Bu ismin verildiği kurumun öğrencileri “Mostar neresidir?”, “Neden bu isim okula verilmiştir?”, “Tarihi özellikleri nelerdir?” gibi soruları mutlaka merak edeceklerdir. Bunun dışında; Mostar’ ı fetheden Osmanlı Sultanı’ nı ve onun oraları fethetme sebeplerini, oradaki halka gösterdiği adaleti ve oraların imar edilmesi için yaptığı çalışmaları öğrencilerimize daha net olarak anlatabiliriz.
Bu anlamda yine Mostar’ ın manevi bekçisi Buharalı Erenlerden olan Sarı Saltuk’ un himmetlerini ve gerçekleşen ideallerini yavrularımızın zihinlerine yerleştirebilirsek ve onlar da bu idealleri günümüzün şartlarına uyarlayabilirlerse buradan büyük bir kazanım elde edilmiş olur.
Musul, Kerkük, Kosova, Kırım, Küdüs gibi isimlerin eğitim yuvalarına verilmesi öğrencilerin zihni arka planlarına yerleştirilmiş birer mefküre/ideal olabilir. Bu ülkü, oraları tekrar almak, oralarda hak iddia etmek şeklinde yanlış bir uç düşünce olarak değil; oralarla manevi bir bağımızın olduğu, halklarıyla dostluk ve kardeşlik anlayışının geliştirilmesi şeklindeki medeni ve idealist bir anlayış şeklinde tezahür etmelidir.
Uzun yıllar tapularını elimizde bulundurduğumuz, yaptığımız eserlerle hala imzalarımızın baki olduğu bu yerleri tanımak, evlatlarımıza tanıtmak en önemli görevlerimizden biri olsa gerek.
Büyük ülke olmak hedefiyle yola çıkan milletlerin kabuğuna çekilmesi, çevresine duyarsız kalması mümkün müdür? El alem sömürü düzenini sürdürmek için bin takla atarken bizlerin ahlaki temelli idealleri benimsemekten, uygulamaktan geri durması en hafifinden ecdadımızın manevi mirasına halel getirir.
Bu anlamda “Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı: Düşün altında binlerce kefensiz yatanı” diyen Koca Şair’ in biz evlatlarından istediği ecdadı tanıma, düşünme ve ona göre çalışma anlayışını geliştirmek için bir nebze gayret sarf etmiş oluruz belki.
Bu yüzden arka planında farklı korkuların yattığı eski düşünceleri bir tarafa bırakıp, yeni isimlerle yeni başlangıçlar yapma zamanı gelmiştir diye düşünüyorum… 27.12.2013
SEVGİLİ MESLEKTAŞIM İNAN HERGÜN BİR YAZINI OKUYORUM YAZILARINDAN FEYİZ ALMAKTA KALMAYIP,ARKADAŞLARIMIZLA PAYLAŞIYORUZ. TEBRİKLER.