
“One minute” gibi Mavi Marmara’da bir milat olarak görülebilir İslam coğrafyasında. Müstekbir siyonizmin çöküşünün başlamasının miladı…
Uzun yıllardır dünyada kimsenin cesaret dahi edemediği, her daim “çalının ardından dolanarak” bulaşmaktan bile çekinildiği, yeryüzünün şımarık çocuğuna, bir gemi dolusu insan tarihi bir cevap verdi 2010’da…
Gazze’ye; masum insanlara mama, ilaç, gıda gibi temel ihtiyaçları götüren bu insanlara, Uluslararası sularda müdahale edilmiş ve aktivistlerden dokuz tanesi de hunharca öldürülmüştü. Onlar ölümlerin en şerefli olanına nail olmuşlardır; ruhları şad olsun.
Zalimler bu olayın da diğerleri gibi unutulup tarihin tozlu raflarında yerini alacağını, üstelik bu tip kalkışmalar yapacak olanlar için de bir ders niteliğinde olacağı için fevkalade bir sonuç olduğunu düşünüyorlardı.
Ancak öyle olmadı. Türkiye “One minute” çizgisi ile başlayan süreçte artık “milli” olmayı lafta değil icraatta da sergiliyor, bunun için dünya ölçeğinde çalışmalar yapıyordu. Mavi Marmara olayını da Dünya gündemine taşıyarak sıcak tutan ve masumlara yönelik bu terbiye dışı tutumunu yüksek sesle dillendiren Türkiye oldu.
O ülke ile ilişkiler askıya alındı, belli şartlar ileri sürülerek Ortadoğu’nun çıbanbaşısı sıkıştırılmaya başlandı. Geldiğimiz süreçte, olayın sonuçlarına bakılırsa özellikle ülkemizin itibarı açısından son derece iyi bir noktada bulunulmaktadır.
İHH Başkanı Bülent YILDIRIM’ın “Mavi Marmara’yı asla unutturmayacağız!” ifadesi birilerinin uykusunu kaçıran tarihi bir öneme sahiptir.
Paralel yapının da deşifre edilmesinde ve ecramının ortaya dökülmesinde yine Mavi Marmara olayı önemli bir misyon üstlenmiştir. Taa baştan beri bu olaya “İzin alınmalıydı” mantığı ile yaklaşan ve bu söylem ile haksızlığı/yanlışlığı dünyada meşrulaştırmaya çalışan, daha sonra ise tapelerde “Güneyin güvenilir ülkesi” olarak telaffuz edilen gelişmeler, kirli çamaşırların gün yüzüne çıkmasına büyük bir etki yapmıştır.
Mavi Marmara olayı halkın sahip çıktığı ve sahip çıkmakta ısrarcı olduğu milli bir dava halini almıştır. Sultanahmet’te başlayan ve Sarayburnu’nda devam eden “Özgürlüğe Yürüyoruz” başlıklı organizasyon göstermiştir ki Mavi Marmara artık bir eylemsel halk hareketine dönüşmüştür. Türkiye’nin neredeyse tüm illerinden kilometrelerce yol kat ederek buraya gelen insanlar şehitlerine, mazlumlarına, masumlarına sahip çıkma iradelerini ortaya koymuşlardır.
Gazzeantep’ten, Bitlis’ten, Erzurum’dan, Çorum’dan ve daha nice yerlerden gençler Mavi Marmara etrafında bütünleşmek ve kenetlenmek için gelmişlerdir. Onlardaki bu dava şuuru, mücadele azmi olduğu sürece, Dünya’yı öz malları gibi çekip çevirmek isteyen Siyonistler daha dikkatli olmak zorunda kalacaklardır.
O gemiye gidenler oradaki şühedanın resimleri ile karşılaşınca ve “ahi ente hurrun” (kardeşim sen özgürsün) ezgisini duyunca duygulanmaması ne mümkün? Kaleminden mücadele, mücahede damlayan Sayın DİLİPAK’ın konuşmasını ağlayarak dinleyen mücahitler vardı orada.
Mavi Marmara’ya tekrar binmek, Gazze’deki kardeşlerine ulaşmak isteyen mücahideler, İmam Hatip nesli bulunmaktaydı.
Gemiyi gezerken içerdeki resimlerden, eli kanlı Siyonizmin ne derece gaddar ve acımasız olduğunu görebiliyorsunuz. Adeta orada olanları bir daha yaşıyor ve o günlere bir daha gidiyorsunuz.
Mavi Marmara’yı gezerken oradaki insanların heyecanını görünce bu olayın sonucunda çok hayırlı neticeler olacağını düşündüm. Çünkü sahip olunan davanın, uğrunda göz yaşı dökülen ve fedakarlık yapılan davaların başarısız olmaları mümkün değildir.
İHH’ya, yönetimine ve Bülent YILDIRIM’a teşekkürler…
Mavi Marmara çok büyük hayırlara gebe inşaallah…