Gerçekten oyun, çocuğun eğlenmesi ve oyalanması için amaçsız bir uğraş mıdır? Hayatta hepimiz bir rol üstlenerek, yaşıyoruz. Oyun oynuyoruz yani. Biz yetişkinler oyun oynarken, çocuklarımızı oyun oynamaktan alıkoyuyoruz. Oyun oynamalarına istem dışı, izin vermiyoruz. Günün saat dilimlerini baloncuklara ayırırsak, yirmi dört baloncuğun en az üç tanesini oyun baloncuğu olarak belirlemeliyiz. Çocuğumuzun oyun oynama saatine, denk gelecektir.
Arkadaşlarıyla oyun oynayan, gezen ve eğlenen çocuk mutlu olur, hayattan tat alır. Ancak, arkadaşları ile kıyaslanan çocuk, kişilik taşları yerinde oynayacak, tedirgin yaklaşımlar sergileyecektir. Hayata karanlık bakacaktır.
Ders çalışmaktan yorulan, bıkan çocuk mutsuzdur. Aman sendeci olmuştur. Başarıda beklenileni veremez. Zaman dilimindeki üç baloncuğa ihtiyacı vardır. Okul, dershane, ev üçgeninden ayrılmak isteyecektir. Ders çalışmaya ara vermeyen, üçgenin içinden çıkılmasına izin verilmeyen çocuk, “sınav “ korkusunu nasıl yenecektir? Biriktirdiği stres den ve enerjiden, sınav korkusundan oyun oynayarak kurtulacaktır. Aileler bu durumu görmezden gelmemelidir. Üstüne üslük üçgen, dörtgenleşmiş, özel öğretmen ile taçlanmıştır. Sınav gününü geri adımlarla beklemektedir. Ailesi için hayat mayat meselesidir. O’na soran olmamıştır! Eksikliğin var mı? Diye. Okula- dershaneye- eve gidip geliyor, özel öğretmen ile taçlandırmışlardı da. Oyun oynar mısın? Diyen olmamıştı. Bir yeri bir yerlerinin eksik olduğunu biliyordu da. Hiç kimseye anlatamıyordu. Yükü çok ağırdı çocuğun. Sınavlarla yarışıyordu. Bıkkın ve çaresizdi… Sınavda başarılı olmaya kurgulanmıştı. Çırpınışlarını kimse duymuyordu. Yorgundu hem! Anlamaya çalışmalıydık o’nu. Ama nasıl…?
Hepimiz bilmeliyiz ki; eğitim oyunsuz, oyunda eğitimsiz olamaz. “Oyun çocuğa, hiç kimsenin öğretemeyeceği konuları, kendi deneyimleriyle öğrenme yöntemidir.(YAVUZER.2001)” Çocuklara, kendi yöntemleriyle öğrenmeyi sağlayacak, oyun ortamları hazırlamalıyız.
Oyun, çocuğun kendini rahatça ifade edebilme ortamı sağlarken, bedensel, duygusal ve zihinsel yönlerini de geliştirecektir. Her gün, kendini yeniden doğmuş varsaymalıdır. Çocuk, sınıf içi etkinlikleri ile de paylaşımcılığı, yardımlaşmayı pekiştirecek, kalıcı hale getirecektir.
“ Her yaratıcılığın kaynağı oyundur (Yörükoğlu; 1989: 69)” diyerek, oyunun yararını başka pencereden bakmamızı sağlamıştır. Bizler çocuğumuzu özgür bırakmamız gerekirken, üçgen ve dörtgenlerin içine hapsetmekteyiz. Özgür olan çocuk yaratıcı olacaktır. Karar verme mekanizması doğru işleyecektir, kişiliği pekişecektir. Oyun, çocuk için en doğal ve en aktif öğrenme ortamıdır. “Arkadaşları ile oyun oynadığı ortamlarda, paylaşma, yardımlaşma ve çevre ile uyum sağlama, başkalarının haklarına saygılı olma, sorumluluk alma gibi temel toplumsal kuralları öğrenecektir (Mangır, Aktaş;1993:14) “
Oyunda öğrenen çocuk daha yaratıcı olacaktır. Eflatun der ki; “Eğitim, eğlence mahiyetinde olsun”. Öğretmenlerimiz uzman gözüyle, çocuklarımıza rehberlik yapmaktadırlar. Öğretmenlerimizle işbirliği içinde olmalıyız. Anne ve babalar çocuklarına, sıcak yaklaşımlar sergileyerek, iletişim kurarken bile oyundan vazgeçilmeyeceği sezdirilmelidir. Okuduğu kitapları dramatize ettirilerek anlatmaları sağlanmalıdır.
“ Erişkinler gözüyle oyun, çocuğun eğlenmesine, oyalanmasına yarayan amaçsız bir uğraştır. ( Yörükoğlu:1989:66)”Çocuklarımıza, erişkin gözünle değil de onların (çocuk) gözüyle bakalım! Lütfen çocuklarımızı oyunsuz bırakmayalım…!
Çok çok güzel bir yazı olmuş hocam… Çocuk üzerinde doğal yöntem çok çok etkilidir… Velilerimize hep verdiğimiz bir örnek vardır " bir çocukla oturup günlerce saatlerce kırmızı rengi çalışırsınız olmaz ama bir evcilik oyununda kırmızı elbiseli bebek demesi daha etkili ve kalıcı olur" kaleminize ve yüreğinize sağlık…
teşekkürler İsmail bey, oyun bir çocuğun hayatında en vazgeçilmez unsurlardan biridir.Ayrıca kişisel gelişiminin belirlenmesinde bir araç rol'ündedir.Çocuklarımızı oyun oynamaktan asla alıkoymamalıyız.
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
Çok çok güzel bir yazı olmuş hocam… Çocuk üzerinde doğal yöntem çok çok etkilidir… Velilerimize hep verdiğimiz bir örnek vardır " bir çocukla oturup günlerce saatlerce kırmızı rengi çalışırsınız olmaz ama bir evcilik oyununda kırmızı elbiseli bebek demesi daha etkili ve kalıcı olur" kaleminize ve yüreğinize sağlık…