RAMAZAN

Ramazan geldi. Müslüman toplumlarda bu müstesna ayın heyecanı yaşanıyor olsa da Dünya coğrafyasındaki Müslümanların hali pür melali bu heyecanı ne yazık ki gölgelemektedir. Aslında her ramazan ve her an, inananlar için yeni bir felaket, ye’s ve ızdırap hali sürgitmektedir.

Allah tüm müminlere yardım eylesin.

Ramazan geldi, yine mükellef sofralarda iftarlar yapılacak bu sofraların ekabir takımından misafirleri olacak. Protokol masalarına öncelik tanınarak ve o masanın etrafında pervane olunarak Ramazan’ın ulviyeti berhava edilecek.

Dernekler, STK lar, çeşitli kurumlar… Bu ayda iftar ziyafeti(!) vermek için çabalayacak. İftarlar nümayiş ve reklama dönecek. Kendini göstermek, bir yerlere mesaj vermek niyetiyle yemekler yenecek.

İftarlarda insanlar gene tıka basa dolduracak midelerini. Donanımlı sofralarda israf son haddinde olacak.

Gene akşamları haberlerde onlarca, yüzlerce Müslümanın öldürüldüğüne şahitlik edeceğiz. Çocukların, kadınların ve masumların bombalar altında harcandığını göreceğiz yine. Çorbaya kaşık sallarken izlediğimiz ölüm dolu haberler rahatsız etmeyecek bizleri.

Sıradan bir habermiş gibi bakıp geçeceğiz. Oradaki bir annenin ağıtı acıtmayacak canımızı. Bozmayacak ağız tadımızı. Keyfimizden ve lüksümüzden gene en ufak bir taviz vermeyeceğiz.

Teravihlerde camiler dolacak, sahurlara kalkacak insanlar ve mukabelelerde hatimler indirilecek. İbadetler yine bizi kendimize getirmeyecek. İçi boş, duygu dünyasından uzak ibadetler yaparak avunacağız.

Diğergam Müslümanlık anlayışına sahip olamayacağız gene.

Mescid-i Aksa bu Ramazan’ı da mahzun geçirecek. Gazze, Urumçi, Kahire, Bağdat, Halep, Kerbela, Arakan, Patani vd. gibi…

Gene mezhepsel kavgalar sebebiyle Müslümanlar ölecek… Silah tüccarlarının piyonları sebepsiz Müslüman öldürme bedbahtlığına devam edecekler.

İftarın ardından iki bardak çay içerken dedikodu gırla gidecek, Ramazan’ın o dönüştürücü atmosferinden bir emare bile olmayacak. Kültürel ögelerin neşv-ü nema bulduğu bir aya dönecek Ramazan.

Mahyalarda yazan yazılar gözlerimizi sevindirecek, güzel sesli hafızlar ise kulaklarımızı…

Gönüller gene mahzun olacak…

Gönüllerde kaybolacak Ramazan…

Yani dışımız Ramazan, içimiz ramazandan uzak olacak.

Ramazan geldi…

Bu Ramazanda ileri gelenler, vali, kaymakam, üst tabaka, bürokratlar, başkanlar arazide olsun. Halktan biri olsun, halkın içinde, yanında, evinde, sofrasında olsun. Başbakan’ın yaptığı gibi yerdeki sofraya oturup kucaklasınlar masumları.

Paylaşmanın, kardeşliğin, rahmet, mağfiret ve günahlardan azat oluşun dalga dalga yayıldığı bir aya dönsün Ramazan.

Düşenin kaldırıldığı, açın doyurulduğu, bir verenin yüzle ödüllendirildiği övülmüş bir ay olsun.

Kadir gecesinin içinde bulunduğu, Kur’an’ın indirildiği, Rabbimizin kullarına bahşeylediği ay.

Oruç tutalım, namaz kılalım, Kur’an okuyalım,  onu anlayalım, yaşayalım, zikir edelim; zikrimizi kalbimize ram edelim…

Haramdan uzak duralım, yoksulu fakiri görelim, kardeşliği idrak edelim.

Susalım, duralım, sevelim, kırmayalım. Kini ve nefreti ortadan kaldıralım.

Sadece midemize değil tüm uzuvlarımıza; kalbimize ve gönlümüze de oruç tutturalım.

Bu Ramazan onu yaşayanlara diğergamlık, kardeşlik, nezaket, nezahat, merhamet, paylaşma, düşünme duygularını kazandırsın.

Bu Ramazan’da kadınlar şiddete maruz kalmasın, sokaklarda yaralama öldürme olmasın, suç işlenmesin, polise iş düşmesin.

Trafikte bol kornalı tacizler olmasın, herkes “ben önce geçeceğim!” kaygısı ile birbirlerine horozlanmasın.

Akrabalarımızı arayalım, komşularımızla diyalog kuralım, çevremizdeki fakiri-fukarayı, garibi-gurebayı görüp gözetelim.

Bu Ramazanı idrak edelim; tüm vücudumuzla.

Bu Ramazan değiştirsin bizi; eskisi olmayalım. Yeni halimiz tam bir Mümin olsun bundan sonra.

Peygamberimizin çokça yaptığı bir dua ile bitirelim: “Ya mukallibel kulüp! Sebbit kalbi ala dinik. Ya muhavvilel ahval! Havvil halena ila ahsenil hal”

“Ey kalpleri çeviren Allah(ım)! Kalbimi dinim üzerine sabit kıl. Ey halleri çeviren Allah(ım)! Bize iyi haller ihsan eyle.”