SABRIN HİKEYESİ.
Yoğurtçuların, kalaycıların, hallaççıların, berberlerin, SÜNNETÇİLERİN sokakta bağırarak müşteri aradığı zamandı.
BABA bağırdı sünnetçi, sünnetçi, gel buraya, iki oğlu vardı, biri 10. diğeri 7 yaşında, çocuklar babalarının bağırtısını duydular, sünnetçiyi gördüler ve başladılar, kaçmaya, yakalayın diye tekrar bağırdı baba, başladı oda koşmaya çocukların arkasından, çocuklar KADERLERİNDEN kaçıyordu, baba ise çocukları yakalayıp kaderlerine teslim etti.
Bir komşu kirvelik yaptı, çocuklar bağıra bağıra sokaktan geçen bu sünnetçi tarafından sünnet edildi.
ÇOCUKARIN ACILARI azaldı annelerinin etekleriyle sokağa oyuna çıktılar, herkes vay erkek olmuşlar dedikçe, bir gurura kaptırıyorlardı ki kendilerini sanırsın İstanbul’a vali oldular.
Aradan 10 yıl geçti, büyük oğlan askere gitti, 1 ay sonra telefonu olan komşu bağırdı, koş Fatma Abla, asker oğlun telefonda dedi, anne koştu ve ağlayarak eve döndü baba, bağırdı ne olmuş, anne bir müddet ağlamaktan konuşamadı, bir müddet sonra başladı olup biteni anlatmaya, oğlumuz askerde ağır bir hastalığa yakalanmış, ANKARAYA GÜLHANE ASKERİ HASTANESİNE sevk etmişler dedi.
ASKER, eve geldiğinde EVDE bulunan baba konu komşunun, nutku tutuldu, gördükleri manzara çok üzücü idi, askerin HAYALARI dizlerine kadar şişti, baba ağlayarak neymiş oğlum bu hastalığın adı dedi, OĞUL, NEFRİTMİŞ BABA DEDİ bir tür böbrek hastalığı, SÜNNETÇİ et parçası bırakmış, tam idrar boşaltımı olmuyormuş, kalan idrar bir çok uzvu bozmuş dedi. İşin daha kötüsü kardeşimin de acil bir nefrolağa görünmesi lazımmış dedi, BABA yıkıldı.
2 ay sonra büyük oğlan askeri hastanede, vefat etti, aile onun acısını çıkaramadan, küçük oğlanında aynı hastalığa yakalanmasının şokunu yaşıyordu.
Aile el birliği ile küçüğü kurtarmak için elinden geleni yapıyordu. Küçük arka arkaya 3 AMALİYAT GEÇİRDİ BÖBREĞİN BİRİ KURTARILMIŞTI. Bir müddet sonra onunda işlevi bozulmaya başladı ve bu genç delikanlıda DİALİZ MAKİNASINA BAĞLANDI.
Önceleri haftada 2 gün sonra 3 gün dialize girmeye devam etti, zaman acıları ve tatlıları ile yoluna devam ediyordu. ACI VE TATLI onun umurunda değildi.
BU GENÇ ADAM bir an abisini düşündü KISA DEDİ HAYAT bu gün acıklıda olsa hayattayım YARIN meçhul DÜN HANİ NERDE dedi gözyaşlarını sessizce akıtarak, bir damlayı eline aldı, baktı acımın sessiz kelimeleri dedi. GÖZYAŞI aynı zamanda da insan ruhunu düzelten YAZ YAĞMURLARI GİBİ.
33 YAŞINDA, kendisi gibi acılar içinden çıkıp gelen kendi tabiri ile geceden çıkan ay parçası ile evlendi, 1 dünya tatlısı oğulları oldu hayatlarına renk cümbüş huzur kattı bu minik bebek.
BEBEK, ANA OKULUNA gitmeye başladı, FAKAT YALAN DÜNYANIN oyunları bitmek bilmiyordu, BU GENÇ ADAMIN önce sol gözü sonrada sağ gözü kapandı.
AĞLAYARAK, dünya pencerem kapandı dedi, ama inançlı bir gençti, bu cefanın kısa olan bu hayatta olduğunu düşünüyor, haline de şükrediyordu.
BİR GÜN yatarken oğlunun gözlerini yaladığını hissetti, çocuk bir yandan da, gör beni babamın gözleri gör beni diye gözlere sanki yalvarıyordu. Bu genç adam hala namazında ve şükründe, yola sevinçle ve huzurla devam etmekte,
BENDENİZ, UFACIK MESELELERİ KENDİNE, SORUN YAPANLARA DİYORUMKİ BU GENÇ ADAMI GÖRMEK İSTEYEN VARSA ADRESİ BENDEDİR BU SABIR KELİMESİNİN BİLE YANINDA UTANDIĞI BU ADAMA, SAYI VE SEVGİLERİMİ SUNUYOR
ve diyorum ki
SEVGİLİ BOLU POSTASI OKURLARI,
TÜMÜYLE ACI VE ACIKLIDA OLSA BU HAYAT ÇOK KISADIR, DÜN YOKTUR BU GÜNÜ İYİ DEĞERLENDİR
YARIN İSE MEÇHULDUR, SİZLERE KUCAK DOLUSU SEVGİLERİMİ SUNUYOR, BAŞKA BİR GERÇEK hikaye de buluşmak dileği ile AFİYETTE KALIN.
İzzet Arslanalp
İzzet Bey yazınız ve konusu muhteşem, sizi canı gönülden kutluyorum. Yüreğine ve emeğinize sağlık her zamanki yazılarınız gibi müthiş bir anektod.Sevgi ve saygılarımı arzediyorum.