Sanem ÇIRAK
Kızıl Deniz’de Amiral Gemisi
Kızıl Deniz’de Amiral Gemisi
Endüstri devrimi sonrası insanların ekonomik güçleri ile beraber piyasaya arzedilen ürün sayısı da artmış, insanlar basit sosyal ve fiziksel gereksinimlerinin dışında binlerce altenatifi olan yaşam aksesuarına boğulmuştur. Nedeni çok basit: kim daha cazip bir ürün üretip ceplere giren parayı kendi gelirine dahil edebilecek…
Bu acımasız oyunun en basit kurallarından birincisi korkutmak ki bu başlıca dört sektörde kendini gösteriyor;
Sağlık
Eğitim
İnşaat
Estetik
İkincisi de zayıf ve masumları alıcı hedefine yerleştiriyor ki bu da başlıca üç adet
Çocuklar
Yaşlılar
( Ve ne yazık ki ) Kadınlar
Bu savaşın hedeflerine ulaşabilme yolları o kadar profesyonel ve adaletsiz ki kişiliklerimizin en zayıf yönlerinden mutlaka kıskıvrak yakalıyor ve cebimize giren, binbir zorluk ve özveriyle kazandığımız paralarımızı, jet hızıyla kapıp bizleri sınırlı ömrümüzün sonuna kadar hızla tüketerek mezara koşan maratonculara çeviriyor.
Daha da ötesi çevremiz yüzlerce gereksiz malzemeyle doluyor. Bizler ise aradığını bulamayan, ne yapacağını bilemeyen, onlarca malzemeye sahip olabileyim derken keyfimizi, temizliğimizi, sağlığımızı sonunda da kendimizi kaybettiğimiz insan şekillerine dönüşüyoruz. Kazançlarımız bir türlü yetmiyor, ihtiyaç zannettiğimiz, ancak gerçekte ihtiyaç olmaktan ziyade bizlere ihtiyaçmış gibi algılatılan “lüks” lerimizi “satın alabilmek uğruna;
hayattaki en değerli şeyimizi ZAMAN’ ımızı; kiralıyor, hatta satıyoruz.
Çocuklarımızla yaşlılarımızın muhakeme ve sahip olabilme gücü ekonomik özgürlüğü olan insanlarımıza oranla daha az olduğuna ayrıca erkeklerimiz de sağolsunlar kendilerine ait eşyaların dahi sahip olunma sorumluluğunu ve görevini bizlere yüklediğine göre, biz kadınların; çok ama çok dikkatli ” alışlar” yapıp, “verişler” kısmında tutabildiğimiz hatta bayatlatabildiğimiz her kuruşla, önce ailemizin dolayısıyla da toplumumuzun refahının yükselteceğimiz gerçeğini algılayabilmesi; bu oyunu bozabilecek en büyük güç olacaktır.
Bir yelkenli ne kadar hafif olursa o kadar süratli gider, eşyaları ne kadar dengeli ve doğru yerleştirilmişse o kadar düzgün manevra yapar. Gereksiz ve fazla malzeme tekneyi hantallaştırmanın ötesinde kritik bir anda da mutlaka çapariz çıkaracaktır, yaşam teknemizde de olduğu gibi…
Araştırmalar her bireyin yaşamını günümüz koşullarında 100 parça eşya ve donanımla yaşamını esenlik içinde sürdürebilir olduğunu kanıtlamıştır. Bu adedin üzerinde eşya barındıran kişilerin beyinlerinin, sahip olabilme güdüsüyle aynı bir bilgisayar beyni gibi bu eşyaları bir bir saydığı, adet fazlalaştıkça, aşılan sahip olabilme yeteneği zorlandıkça,genç yaşta unutmalar zihin karışıklıkları giderekte manevi ve maddi hastalıklar yaşadığı gözlemlenmiştir.
Zihni karışan insanlar daha şuursuzca alışveriş yapabilmekte, fakat doyuma ulaşamadıkları için mutsuzluklar artmakta, bu da bilinçsizce her sektöre para kaptırmalarına neden olmaktadır. Bu algı düzeyine erişen toplumlar tıkabasa evlerindeki eşyalarını satmaya başlamışlar bile…
Eşyalar azaldıkça, dolaplar boşaldıkça en başta temizlik kolaylaşmakta, optimum yaşam kalitesine sadeleşerek çok daha kolay ulaşılabilmektedir. Basit bir örnek verirsek buzdolabımızın kapağını açalım, bir fileyi dolduracak malzemeden fazlasına sahipsek
Buzdolabımız pis ve dağınıktır,
Taze ve kaliteli beslenemiyoruzdur,
Gereksiz elektirik tüketiyoruzdur,
Zamanında tüketemediğimiz gıdaları çöpe atarak pişman olunması gereken bir kötülüğün maddi manevi sorumluluk yükünü hem kendi hem de ailemizin omuzlarına yüklüyoruzdur.
Bir fileyi yürüyerek en yakın yerden bir kişi taşıyabilir, içine sığanla birkaç gün kaliteli beslenebilirken, naylon torbalarca yapılan alışverişleri arabalarla taşıyıp önce sağlığımızı giderekte doğamızı kirletiyoruzdur.
Kısacası; ilk önce hayatımız boyunca işimize yarayacak bir fileye sahip olmakla başlayacağımız sadeleşme harekatımız bize marketlere sığdırılamayacak ölçüde sağlık ve mutluluk taşıyacaktır.
KIZILDENİZ’ DE AMİRAL GEMİSİ
Malzemeler
4 kişi için
1 adet patlıcan
2 adet domates
1 adet kabak
1 adet yumurta
2 diş sarmısak
İki çorba kaşığı krem peynir
Bir çay bardağı nişasta
Bir çay bardağı un
Tuz, karabiber
Dört adet kürdan
Bir adet salatalık
Bir yemek kaşığı zeytinyağı
Kızartma için yağ
Patlıcanın tüm kabuğu soyulup uzunlamasına dörde bölünür tuzlu suya konur. Bu arada kabak soyulup rendelenir. Bir yumurta, bir diş dövülmüş sarmısak, bir çay bardağı un tuz ve karabiberi eklenerek dört adet ceviz büyüklüğünde köfte haline getirilip kızartılır.
Domatesler rendelenir, bir yemek kaşığı zeytinyağında önce bir diş dövülmüş sarmısak sotelenir sonra rende domateslerle kısık ateşte salça kıvamına gelene kadar suyu çektirilir.
Sudaki patlıcanların suyu sıkılıp nişasta dolu bir kasede etrafları nişastaya bulanıp kızartılır. Nişasta yağda çabuk yanmadığı için dışı çıtır ve sert içi yumuşak kalan patlıcanlar soğuduğunda ortadan uzunlamasına açılarak içine krem peynir doldurulur. Kabak köfteleri bir kürdan yardımıyla patlıcanlara tutturulur. Tabağa önce domates sosu, sonrada patlıcanlar yerleştirilip, sarmısaklı soya sosu ile tatlandırılıp servis edilir.
–AFİYET OLSUN
SANEM Hanımefendiyi Kutluyorum Bu Başarılı Yürüyüşünde Birçok Sosyal Sorumluluk Projesinde Gönüllü Çalışıyor
Bu Nazik, Mütevazi Şahsiyeti Kutlar Yeni Bir Tarifle Tekrar Görüşmek Üzere,
Saygılarımla…
Mustafa ÇOLAK
@megnayt
Ex Chef
Designer Service
Worldwide Chef
0531 277 2093