Dershane tartışmaları, ortak sınavlar derken bir dönemin daha sonuna gelmiş bulunuyoruz. Milyonlarca öğrenci karnelerini aldılar ve on beş günlük bir dinlenme sürecine girdiler.
Eğitim sistemi üzerinde yapılan tartışmalar belki de son dönemde zirve yapmış durumdadır. Bunu hayra yorabiliriz, zira sistemdeki aksaklıklar yeni şeyler ortaya koymayı gerektirmektedir.
Dershanelerin kapatılmak istenmesi eğitimin yıllardır çözüm bulunamayan sorunlarına köklü bir çözüm arayışı olarak telakki edilmelidir. Bir anlamda gemilerin yakılması kararlılığı. Yani çözümü geciktirici, engelleyici tüm mantık ve kurumlara dur diyerek eğitimin önünü açmaktır maksat.
Yıllardır herhangi bir kalıba sokulamayan ve arayışların sürdürüldüğü eğitim sistemimizde farklı varyantların tartışıldığı/denendiği bir vakıa. Bu denemeleri doğruyu bulmak için yapılan çabalar olduğunu düşünmek gereklidir.
Şu önemli gerçeği ifade etmek istiyorum: Öğrencilerin üzerinden silindir gibi geçen ve okulu öcü gibi gösteren eğitim uygulamalarına acil çözüm üretilmelidir.
Farklı programlar arasında tercih.
Mevcut durum başarılı öğrencilerimizin derslerini çok daha iyi hale getirmesine ve akademik bir sürece entegre olmasına engel olurken, diğer öğrencilerimizin yeteneklerinin tespitine de imkan tanımamaktadır maalesef.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu “İlköğretim kurumları dört yıl süreli ve zorunlu ilkokullar ile dört yıl süreli zorunlu ve farklı programlar arasında tercihe imkan veren ortaokullar ile imam hatip orta okullarından oluşur” demektedir.
Burada önem verilmesi gereken ifade “farklı programlar arasında tercihe imkan veren” cümlesidir. Ortaokullara yönelik bir açılım gerekiyorsa (ki çok lüzumludur) bu madde üzerinde çalışılması gerektiğini düşünüyorum.
Halihazırda (İmam hatip ortaokulları hariç) ortaokullarımızda okuyan öğrenciler herhangi bir ayrıma tabi tutulmadan toptancı bir anlayışla eğitim görmektedirler. Hal böyle olunca dersleri zayıf olan çocukları belli bir seviyeye taşımak için, başarılı olan öğrencilerimizi de ihmal etmekteyiz ne yazık ki.
Akademik bir zekaya sahip olmayan ve diploma almak maksadıyla okula gelen öğrenciler yönetmelik gereği diğerlerinden ayrılamadığı için sınıflar genelde çorbaya dönmekte, bu durumda esasen her öğrencinin hakkı yenmektedir. Çünkü öğrencilerin anlayabildiği bir dilden eğitim yapılmadığı için zavallı çocuklar patinaj yapıp durmaktadırlar.
Öğretmenlerin en çok dert yandığı şey, bazı öğrenciler konuları çok iyi anlarken bazılarının ise çok çok gerilerde olmasıdır. Tabi müfredatın gevşetilmiş olmasına rağmen hala öğrencilerin “yarış atı” olmaktan kurtarılamamış olması da ayrı bir sıkıntıdır.
Başarısız veya derslerinden zayıf olan öğrencilere nasıl bir eğitim uygulamalıyız. Aslına bakılırsa böyle öğrencilere çok fazla kabahat yüklemek doğru olmaz, çünkü öğrencinin kapasitesi, ailenin eğitime bakışı ve ilkokul hikayesi onların bu halde olmalarına sebep olabilmektedir. Ancak her öğrencinin zihni yapısının akademik anlamda bir öğrenim görmesine imkan tanımadığı gerçeğini de kabul etmek lazımdır.
Ne yapılabilir?
Öğrencilerin okulu öcü gibi değil de zevk aldıkları, eğlendikleri, isteyerek geldikleri bir kurum olarak görmeleri için çalışma yapılmalıdır. Bunun yolu da çocukların kapasitesi oranında bir eğitime tabi tutulmasıdır. Birde onlara ezberci bir mantıkla değil de “öğrenmeyi öğretme” temelli bir sistemle hitap edilebilirse eğitimde yeni bir çığır açılabilir diye düşünüyorum.
Bu anlamda ortaokullarda öğrencilere “Farklı program tercihleri” sunulmalıdır. Mesleki yönlendirme hali hazırda lisede hatta lise ikinci sınıfta başlıyor. Ama bu gerçekten çok geç. “Ağaç yaşken eğilir” demiş atalarımız ancak bizler kuruyan ağacı eğip bükmeye uğraşıyoruz ki sonuçları ortada. Ortaokul seviyesinde öğrencileri ilgi duydukları alan ve kapasite durumlarına göre yönlendirmek için planlama yapılmalı ve mümkünse okullar alanına göre bir laboratuvar haline dönüştürülmelidir.
Hiç değilse mesleki arka plan öğrencilerin zihinlerinde şekillenmelidir. Matematiği, Fen Bilgisini veya İngilizceyi öğrenemeyen, öğrenmek istemeyen meslek akıllı öğrencilere zorla bu dersleri vermeye çalışmak yanlıştır bir. İkincisi diğer akademik öğrencilerin de zamanlarını bunlara vererek, onlara haklarını ihlal etmekteyiz. İyi öğrencilerin ilerleyip rekabet etmelerine de mani olunmaktadır bu sistemde.
Hangi programlar olabilir?
Dini ağırlıklı eğitim veren İmam Hatip Ortaokulları hali hazırda bulunmaktadır. Bunun yanında “Akademik ortaokullar”, “Spor ağırlıklı ortaokullar”, “Dil ağırlıklı ortaokullar” ve “Meslek ağırlıklı ortaokullar” düşünülebilir. Bunlara ilave olarak başka programlar da gündeme gelebilir.
Bu sayede bir defa gerçek anlamda okumak isteyen öğrencilerimizin önünün açmış olacağız. Onlara daha çok zaman ayırarak bu çocukların eğitiminin daha üst düzeyde olmasını sağlayacağız.
Örneğin spor ağırlıklı ortaokullar ise çocuklarımızın spora daha iyi hazırlanmaları için zemin hazırlayacaktır. Bu gün okullarımızda spora istidati olan öğrencileri ne yazık ki seçememekteyiz. Yetenekli öğrencilerimizi tespit edemediğimiz için dünya klasmanında bir türlü hedeflediğimiz noktaya gelememekteyiz. Mesela olimpiyatlarda başarısız olunmakta ve her seferinde başımız önümüze eğilmektedir.
Dil ağırlıklı programı okuyan öğrenciler ise hem teorik hem de pratik anlamda lisan eğitimi alırlar ki (ne yazık ki) özürlü olduğumuz bu sahada da aşama kaydedeceğimizi düşünmekteyim.
Nasıl uygulanabilir?
Her ilçede ihtiyaca göre program ortaokulları oluşturulabileceği gibi bir ortaokulda farklı program sınıfları da sistematize edilebilir. İlkokulu bitiren bir öğrenci, sınıf öğretmeni, velisi ve rehber öğretmeninin değerlendirmesi ile “program ortaokulu” na yönlendirme yapılabilir. Ortaokulda sınıflar arasında geçişler yapılabilir. Bu öğrencinin ve velisinin isteği ile yapılabileceği gibi öğretmenlerinin ortak teklifi ile de mümkün kılınabilir. Ortaokulda öğrenciye dört sene gibi geniş bir zaman diliminde meslek seçim serbestliği tanınır ki liseye öğrenci berrak bir zihinle gelmiş olur.
Mesleki yönlendirmedeki zaafımız bu şekilde giderilebilir. Bu sayede farklı zeka tiplerine sahip olan yavrularımızı toptancı bir mantıkla değil, bilimsel ve onları anlayıcı bir mantıkla değerlendirerek ve eğiterek daha iyi okutabiliriz. Kim bilir belki de bu sayede öğrencilerimizi düşündürebilir, hayal ve ideal sahibi yapabiliriz. Zaten en bugün öğrencilerimizin en büyük sıkıntısı da hayal kuramamak değil midir?
Pilot bölgede uygulanabilir.
Bu sistem ülkemizde tespit edilen herhangi bir ilinde dönütlerinin alınması bakımından uygulanarak neticelerine göre tüm ülke sathına yaygınlaştırılabilir.
Eğitimde köklü adımların atılacağının sinyallerinin verildiği bu iki yıllık süreç çok iyi değerlendirilerek sisteme artık nihai şeklinin verilmesi gereklidir.
Bu öneriler mutfakta olan birisinin “Nasıl daha iyi bir eğitim sistemi oluşturulabilir” düşüncesiyle zihin jimnastiğinin ve öğretmenlerle yapılan istişarelerin tezahürüdür. Bu şekilde öğrencilerimizde farklı bir heyecan ve rekabet ortamı oluşacaktır. Zaten tüm mesele öğrencileri heyecanlandırabilmek değil midir? Bunu başardığımız gün eğitimde devrim yaptığımızı söyleyebiliriz. 03.02.2014
Hocam uzun yazınızı okudum. Öğrencilerin sizin söylediğiniz eğitimi alması durumunda daha başarılı olacağını düşünüyorum. Yetkililere ulaştırmak gerekir.