Sevgili okuyucular, uzun bir aradan sonra yine sizlerin karşısında olmaktan kıvanç duymaktayım. Bu yazıyı bekletmemin sebebi havadan sudan bir sebep değil. Hem sağlık sorunları hem de yazımın temellerinin sağlam olmasını istememdendir.
Bu yazımda, Ülkemizin görünmeyen yarasını işlemeye çalışacağım; İşsizlik…
Türkiye ne kadar işliyor? İş veren ve işçiler ne durumda, elimden geldiğince bunları anlatmaya çalışacağım.
Dediğim gibi işsizlik, ülkemizin görünmeyen yaralarından. Günlerdir hatta yıllardır haberlerde izlediğimiz istihdam ve işsizlik haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. Bu son yıllarda da, hükümet her ne kadar işsizlik oranı azaldı dese de, günümüzde işsizlik haberleri çoğalmaktadır. Taşeronlaşma ve taşeronlaştırma hat safhada. herkesin aklında bir patron olma hayali. Ticaret tehlikeli kulvar, koşmasını biliyorsan yürüyeceksin. Yok bilmiyorsan ticarete hiç bulaşmayacaksın. Bırak da bu işi anlayanlar yapsın.
Her gün birkaç haber kesin işsizlik ve işsizliğe bağlı sorunları anlatan haberler diyoruz ya… Memleketimizde mesleki liseler, yüksek okullar, sanat okulları ve türlü türlü kurslar açılıyor. El işçiliğinden tutun da zihin işçiliğine kadar. İsmi “İşkur” olan bir kurumumuz da var Allah’a şükür.Geçen yıllarda bir umuttur, ben de gidip iş bulmak için başvurdum bir arkadaşımla. Arkadaşım da öğretmenlik için başvurdu. Dedikleri şuydu öğretmen arkadaşıma “başvurunuzu alırız, bir iş çıkarsa size haber veririz ancak ne kadar sürer bilmiyoruz. Siz yine de iş aramaya devam edin” diye karşılık vermişlerdi. Daha sonra merak ettik ve sitesindeki ilanlara baktık. Çoğu müdür, mühendis, usta, satış sorumlusu, personel sorumlusu, şef, ziraatçi ilanlarıydı. Niteliklerine baktığımızda ise, bir mağaza müdürlüğünde bile aranan kriterlerin, fakülte mezunu (kesin), en az bu sektörde çalışmış ama müdür olarak çalışmış, yabancı dil bilen, ehliyeti olan.. vs. vs. özelliklerin arandığını gördük. Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birinden mezun olan öğretmen arkadaşımda bile, mağaza müdürlüğü yapacak olan kişide olan özellikler bulunmuyordu.
Peki ne işe yarıyor bu işkur? Halka mı hizmet ediyor, birilerine mi hizmet ediyor? Kimlere iş buluyor? Herkes eleman arıyor ama deneyimli… Nereye gitsek bu cevabı duyuyoruz. Ancak kimse de seni almıyor, haliyle deneyim de kazanamıyorsun ama onlar deneyimli istiyorlar. on yıl yirmi yıl deneyimli istiyorlar. Boynuz kulağı geçsin istiyorlar. Mantıklı düşündüğümüzde ben seni boynuz olarak aşmışsam neden senin işçin olarak çalışmayı kabul edeyim ki? Bazı meslek dallarında, eğitimdeki bölümlerinden mezun olmanın yanı sıra biraz da o işi bilmeniz ve pratiğini yapmanız gerekiyor. Ama üniversiteden iyi bir notla ayrılıp başvuru yaptığınızda bile sizden deneyim istiyorlar. İyi de patronların istediği deneyimi, bilgi ve birikimi okulumda kazanamayacaksam, bu işin mektebine gitmem ne kadar kârlı? Çekirdekten, yani alaylı yetişirim ondan daha iyi. Yok eğer patronların istediği deneyim markette bakkalda ya da teknoloji mağazalarında satılan bir ürün ise, nerede? Alalım, yiyelim, içelim veya yükleyelim o deneyimi sonrasında gidelim ki patrona, iş başvurusunda deneyimsiz olarak adlandırılmayalım. Okuduğumuz okula, mezun olduğumuz bölüme rağmen işsiz kalmayalım.
Aslına bakarsanız sözü çok da fazla uzatmak istemiyorum…
Şimdi, yani günümüzde artık fakülte mezunu olmak hiçbir şey ifade etmiyor. Eski yöntem en iyisi, çekirdekten yetişmek. Mektepli olmak eskiden değerliymiş. Şimdilerde mektebi sen kuracaksın ki iş bulabilesin. Eskiden derlerdi ya “Ekmek aslanın ağzında” diye. Şimdi aslan bile ağzına alacak ekmek bulamıyor. O ekmeği veren kapı bile bulamıyor. Biz ki iş bulup o ekmeği aslanın ağzından alacağız.
Ziya Eren