
A Ş K
Aşkı anlatasım var dilim döndüğünce. Bana göre, bence ..Önce, kelimedeki her harfin anlamını ince ince anlatmaya başlamam lazım. Sonra , kelime olarak bende bıraktığı ilk izlenimden bahsetmeli ,neler çağrıştırdığına değinmeliyim. Evrenselliğinden ,vazgeçilmez ya da geçilirliğinden, somut ya da soyutluğundan, mecaz ya da gerçekliğinden söz etmeliyim.. Bir arkadaşımın başından geçen aşk hikayesi diyerek,-hep böyle anlatılır ya J- aslında tıpatıp benim hayatımdaki aşkları tek tek deşifre etmeliyim. Öznelerini, yüklemlerini, yakışan en uygun sıfatlarını yazmalıyım aşkın.. .. Acısını tatlısını ortaya çıkarmalı, gerçek ve sanalda da kıyaslamalıyım. Mevsimlerle bağlantısını, yerçekimi kuvvetindeki gizemini , hatta sürtünme kuvvetinde bile bir yerinin olduğunu ispatlayana dek kelimelerle oynamalıyım..” Ey aşk..” diyerek bir satır başı yapmalı , şiirsel hitaplarla bir dörtlük döktürmeliyim .Duyu organlarımızın aşktan aldığı nasipten ,anneannemin dedeme attığı tokatın sebebinden, yemekte var olan lezzetten bahsetmeliyim.. Her yerde var olduğunu benimsettiğime emin olduktan sonra birdenbire aslında her yerde olmadığını söyleyip kafa karıştırmalıyım. Aşkın sadece insanlarda, karşıt cinsiyetler arasında geçen bir duygu olduğunu yazdığım anda , ellerimin titrediğini, yüreğimin çırpındığını ,ateş basıp, içimden bir çığlık koptuğunu hissettirmeliyim okuyanlara. Kimine göre yalan ,ama neye göre yalan olduğunu sorgulamalıyım…
Burun kıvırsam, aşağılasam, yüceltsem, iğnelesem , şişirsem… Şu yazdıklarımla yola çıksam ve başlasam aşkı anlatmaya.. Nereye kadar giderim? Ne anlatabilirim ? Anlattığımı varsayalım , sorgulamaz mıyım, yargılamaz mıyım kendimi? Ne haddine diyerek , neyin peşindesin diyerek, amacın ne diyerek ,aşk anlatılmaz yaşanır diyerek.. Herkesin bir tarifi vardır aşktan sanane diyerek. Kaldı ki bir de AŞKI YERYÜZÜNE İNDİRDİĞİMİ SOMUTLAŞTIRDIĞIMI FARKETSEM… kendimle çelişmez miyim !!?
Yok yok vazgeçtim , ben bu işin içinden çıkamayacağım. Aşk için bir şeyler yazmayacağım.. Aşkın, insanı, kendi içine yönelttiğini, kendini bulduktan sonra bütün sevgilerin son merhalesi olan Allah sevgisine ulaştırdığını , mecazi aşk diye bir şeyin olmadığını , aslonanın gerçek aşk olduğunu kağıda dökmeyeceğim.. , Leylasını çölde gördüğünde tanımayan Mecnunun, Leyla’dan vazgeçip Allah’ı bulduğunu , sadece Allah aşkıyla varolduğunu ,aslında Leylanın Mecnunu gerçek aşka götüren bir köprü olduğunu ve bizim de var olan tek ve yegane aşkın ilahi aşk olduğunu bilmemiz gerektiğini dikkat çekmeyeceğim…..
Yazsaydım ,yazımın sonunu “HERKESİN BİR LEYLASI OLMASI DİLEĞİYLE” diyerek noktalardım .Ama ben başka konuda yazacağım bu hafta.. J
Sevgiyle FUNDA ARKIN AKBAŞ
çok beğendim, çok başarılı bir yazı teşekkür ederim bir çırpıda okuttuğun için