GÖYNÜK’TE RAMAZAN BEREKETİ
Merhaba sevgili okuyucularım. Ramazan ayı başladığından bu yana, konuyla ilgili bir yazı yazmak ve yine Göynük’le ilgili güzel sözlerle içinizi ısıtmak istedim. Fakat bu yıl gönlüm biraz kırgın. Bu yüzden yazım da gecikti. Aklınıza kötü şeyler getirmeyin hemen. Sağlığımız ve huzurumuz yerinde şimdilik çok şükür. Gönlümün kırgınlığı Göynük Çeşme Mahallesi’nin yıkılan yoluyla ilgili. Sözünü ettiğim yol, tam da evimizin önünde bulunan yol. Şu anda komşularımız, çöken yolun kenarından çekirge gibi zıplayarak geçiyorlar. Çocuklar için zaten çok büyük bir tehlike. Yolun alt kısmında kalan evler ise yıkılma tehlikesi nedeniyle karşı karşıya kalmış. Komşularımıza evlerinde kalmamaları önerilmiş. Onlar da evlerini bırakıp, gidebilecekleri yakınlarından kim varsa oraya gitmişler. Bir yangın olsa, bir tane bile sağlam ev kalmaz. Çünkü itfaiye ulaşamaz.
Sanki bir hayalet şehrine dönmüş mahallemiz. Kendi gözlerimle görmeden ben de inanamamıştım. Fakat durumu görünce ve komşularımızın“Biz çok mağduruz, yolumuzun bir an önce yapılmasını istiyoruz!” sözleri içimi eritti.
Bu yıl ramazan ayını yine Göynükte geçirip, annemin evinde yakın eş dost ve akrabalarımıza bir iftar yemeği vermeyi düşünüyordum. Fakat bu isteğimi evde gerçekleştiremedim. Koşullar uygun olmayınca Osmanlı Sofrası’nda iftarımızı yapmaya karar verdik. Çok yerinde bir seçim yaptığımızı gördük. Misafirlerimizden ilk defa bir restauranta iftar açanlar olduğunu duyunca sevindik. Keşke durumumuz müsait olsa da, daha fazla kişiyi çağırabilseydik!
Osmanlı Sofrası ustalarından İsmail Bodur Bey ve ekibi çok güzel hazırlanmışlar. Göynük iftar menüsünün hepsi olmasa da doyurucu bir yemek oldu. İlk kez parmak kebabı yedim. Ustamız tansiyonu olanları düşünemeyip, azıcık tuzunu fazla yapsa da sonuçta et yemeği tuzsuz yenmez. Ricam üzerine bir tepsi de su böreği yapılınca,Göynük yöresi iftarını gücümüz yettiğince yapmış olduk. Ölmüşlerimizin ruhlarına değsin.
Kaynanamız seviyormuş ki; bir gün önce de komşumuzda iftara yetiştik. Yer sofrası ve Göynük yemekleriyle midemiz bayram etti. (Göynük İftar menüsü: Kahvaltılık, salata, çorba, et, yaprak dolması, bamya, sütlaç, su böreği, nohutlu pilav, tatlı ve karpuz)
Gelelim yol çökmesine.Bundan üç ay önce (22 Mart) eski evimizi kanalizasyonun pis suları bastı. Her yer felâket bir durumda. Mutfak lavabosundan pis sular çıktı. Karların daha erimediği oPazar günü, belediyemize haber verildi. Fakat gerekçeli nedenlerinden dolayı, zamanında müdahale yapılamadı. Pazartesi de itfaiye çalışanlarının tatili olunca; bizim iş Salı gününe beklemek zorunda kaldı. Salı günü kanalizasyon çalışmaları sırasında, evin önündeki yolda patlak bir su borusu tesbit ettiler. Yani anlayacağınız, bizim evi pis sular basmasa; su borusunun patlak olduğu da anlaşılmayacak.İki gün su borusuyla uğraşıp, bizim tıkanıklığı da buldular. Ama ne su borusu yenilendi. Ne de kanalizasyon borusu.
Evdeki diğer hasarların yanı sıra, mutfak taşını da yeniden değiştirmek zorunda kaldık. Aradan üç ay bile geçmeden, evin önündeki su borusunun patladığı yerden yol çöktü. Bu kez su borusunu değiştirdiler. Kanalizasyon borusu hâlâ çok eski. Evimizi yeniden lâğım suları basabilir.
Duyumlarıma göre konu belediyeden çıkıp afet işlerine verilmiş. Bir mütahitle anlaşılmış. Bayramdan sonra yolumuzu araba geçişine kapatarak, yani iptal ederek, yıkılan duvarı yeniden yapacaklarmış. Yol ve duvar yapılmadan önce keşke kanalizasyon borularının da bir çaresine bakılsa ve bir daha aynı durumu yaşamak zorunda kalmasak!
Geçen yıl, türbenin arkasındaki (bizim evin yolunun ileriye yönelik uzantısıolan) duvarın yıkılması sonucu bir komşumuzun evi yıkıldı. Diğer komşumuzun evinde hasar ağır. Evi yıkılan kımşumuzun çocukları, aynı zamanda mahalleden arkadaşlarımızın artık Göynük’te kalabilecekeri bir evleri yok. (Misafir olarak başımızın üstünde yerleri var tabii ki. Ama herkesin kendi evi başka.)
Evi hasarlı olan komşumuz ise, maddi durumu iyi olmadığı halde zorunlu olarak bir başka evde kiracı olarak oturuyor. Orası da afet işlerine havale edilmiş. Ama hâlâ tık yok.Ne yapalım! Mış, mış, mışlarla inşallah diyelim!
Yine de Göynük’te Ramazan bereketi var. İftarlar devam ediyor. Mahallemizin camisinde hatim duamız da yapıldı. Okuyan ve duasını yapan hocalarımızın ağzına sağlık. Sahur zamanı Yaşar Hocamız minareden beni kırmayıp Ey dost İlahisini okudu. İçimiz bir başka huzurla doldu. Rahmetli annemin, “Seneye ramazan ayına kim öle, kim kala!” sözleriyle satırlarımı sonlandırırken sevgi, selam ve saygılarımı iletirim.
Göynük’teki manevi huzuru sizin de yakalamanız dileğiyle…
06.07.2015
Ayşe Gülten KIRICI
yazınız için teşekür hocam elinize saglık