
BOLU OLMASI GEREKTİĞİ YERDE Mİ?
Geçen haftayı Bolu’ da geçirdim. İstanbul’ seks hikaye un nemli ortamından bir nebze olsun kurtulup memleketimin o güzel havasını teneffüs etmek, gümrah ormanlarında bolca oksijen depolamak için iki-üç günlüğüne de olsa sılada kalmak dinlendiriyor insanı.
Memleketimizin Bolu olması bakımından ne kadar da şanslıyız. Zira iki- üç saatte orada olmak bir yana, orman havası, bol kekik kokan, börtü böceğin sesinin bir nağmeyi andıran musikisiyle, insanı dinlendiren berrak ortamı…
Şöyle gözlerinizi birkaç dakika yumup, tefekkür sadedinde düşünceye dalsanız sizi rahatsız edecek hiçbir şey bulunmaz bu yörede. Küçük bir akarsuyun kenarında oturmak bile gerçekten her şeye bedel.
Masmavi gökyüzü, yemyeşil ormanı, çayırı, envai çeşit ağacı, ve doğanın eşsiz kokusu… Bolu’ nun güzelliklerini saymakla bitiremeyiz.
Ancak…
Bolu merkezde ve Gerede’ de gezerken içten içe düşündüğüm ve neden böyle olduğuna anlam veremediğim bir şey kafama takıldı. Bolu İli ki gayri safi milli hasılada Türkiye’ nin ön sıralarında, hatta iki sene önce birinci idi.
Ankara- İstanbul yolu üzerinde olması bakımından mükemmel bir konuma sahip. Göller ve tabi güzellikleri bakımından fevkalade avantajlı bir durumda… Hamamları bin türlü derde deva. Seben İlçesi’ nde çok güzel kaplıcalar bulunmaktadır ki uzmanların ifadelerine göre pek çok hastalık için şifa kaynağı imiş. Mengen yemekleri olağanüstü. Kökez Suyu harikulade… Daha çok şey söylenebilir.
Bu kadar artılara sahip bir ilin merkezinde gezerken bu özellikler ayarında bir güzellik göremediğimi söylemek isterim. Bolu merkezde yapılmayı bekleyen bir sürü çevre düzenlemesi bulunmaktadır.
Buradan geçen birisine Bolu İli aklında kalması için ne gibi bir özelliği var desek adamın vereceği cevap sınırlıdır.
Tabii ortamların reklamlarının olduğu, yol kenarlarında küçültülmüş düzeyde gösteri ve gezi alanları, parkları… Bu güzelliklerin kendine münhasır tanıtımları yapılmak suretiyle şehir çok albenili bir hale getirilemez mi acaba?
Bu reklam alanlarında mesela bir Abant küçültülerek insanların çokça geçtiği bir alana tanıtım amaçlı kurulamaz mı? Ya da Yedigöller, Kartalkaya, Gölcük, Mudurnu’ daki Akkaya Travertenleri, Kayak Merkezleri vs… şehir merkezinde belli oranda küçültülerek tanıtılamaz mı?
Mengen yemekleri dünya ayarındadır, ancak ne hazindir ki geldiğimiz noktada kebap karşısında mağlup durumdadır.
Hiç unutmuyorum İstanbul’ da Bolu’ lu bir işadamı Palandöken’ e kayak yapmaya gittiğini söylediğinde çok şaşırmıştım.
Mesela Gerede ile ilgili olarak bir dostum “Gerede’ den geçerken çok pis bir koku peyda oluyor bu nereden kaynaklanıyor?” diye sorduğunda utanarak işi açıklamaya çalışmıştım. Asıl ilginç olan şu ki Gerede gibi nadide bir ilçe ne yazık ki artık o pis koku ile tanınmaya başlanmıştır. Halbuki havasıyla, suyuyla, kış turizmiyle, yaz serinliği ile ön plana çıkıp kabuğunu kırması gereken bu şirin Anadolu ilçesi hak ettiği konuma bir türlü yükselememiştir.
Bolumuz’ un diğer ilçeleri de ne yazık ki bu durumdan çok farklı değildir. Tanıtıma, kendini göstermeye ihtiyacı bulunmaktadır.
Bu anlamda 14-17 Haziran 2012 de Ankara’ da düzenlenen Bolu Tanıtım Günleri çok faydalı bir adım olmuştur. Bolu’ nun en üst kademesindeki insanların, bürokratların bu etkinlikte boy göstermeleri ve Bolu’ nun daha iyi tanınması için çaba sarfetmeleri her türlü takdire şayandır.
Umarız bu faaliyetler Bolu ve İlçelerinde görsel anlamda da karşılık bulur ve yöreye gelen kişiler buranın güzelliklerine hayran olmuş bir vaziyette ayrılırlar.
Bu anlamda özellikle Belediye Başkanları ve Milletvekillerine çok iş düştüğü bir gerçektir.
Abdulbaki MURAT