GEZİ’ DE KADIN…
Bu ülkenin kadını yalnızdır aslında. Evinin yükünü omuzladığında yalnız, ayağı tökezlediğinde yalnız, hele hele siyaset yapıyorsa yapayalnızdır. Erkeklerin düzenlediği ve kendi ruhlarına göre tasarladığı dünyada çok ama çok yalnız…
Kadın evine,aşına, çocuğuna karşı sorumlu ama, günlük siyasete, yetiştirdiği çocukların geleceğine yön veren politikalara uzak ve yabancı. Türkiye enteresan bir ülke. Gerek inancımız gerekse ahlak yapımız, geleneğimiz, göreneğimiz gereği, yere göğe sığdırılamayan annelerimiz, kadınlarımız en galiz küfürlerin, hakaretlerin hedef noktasındadır. Kadınsanız küfürle hakaretle rahatça sindirilebilirsiniz. Çünkü kadın utanır, naif yapısı gereği küfüre küfürle karşılık veremez. Bu talihsiz durumla karşı karşıya kalmanız için sıradan bir kadın ya da Başbakan’ın eşi, kızı olmanızın pek bir farkı yoktur. Kadın olmanız yeterlidir. Gezi Parkı da bu açıdan bakılıp değerlendirildiğinde kadına karşı sözel şiddet olan küfürün can bulduğu bir alan olarak anılacaktır.
Son günlerin kimilerine göre toplumsal patlaması, kimilerine göre de kalkışması sayılan olaylarına, sevgili annem farklı bir yorum getirdi. Annem Gezi Parkı olaylarına anlam veremiyor. Çünkü çocukluğu ve gençliği yoksulluk, savaş sonrası acı yıllarla bezeli olan bir neslin insanı. Kıtlıktan, karnelerden, kuyruklardan oluşan yıllarını henüz unutmamış. “Biz o zamanlar bile yakıp yıkmadık.
Çocuklarımız daha iyi koşullarda yaşasın diye çok çalıştık. İstediğimiz sadece huzurdu. Bunlar ne istiyorlar anlamıyorum?” diyor. Ben anneme bunun mantığını anlatmakta zorlanıyorum. Gezi Parkı olaylarını değerlendirdiğim zaman, eylemcilerle empati kurmayı denediğimde hak vermiyor değilim.
İnsanlar haklılar 12 yıldır başarılı, oy oranlarını her geçen gün arttıran, askeri vesayete, bürokratik vesayete dur demiş, iktidar olmanın yanı sıra artık muktedir de olma yoluna yönelmiş bir hükümetin karşısında, kerhen % 25 oy alabilen, temsil ettiği kitlenin demokratik duruşunu ve muhalefet ihtiyacını karşılayamayan bir pasif, yetersiz muhalefetin varlığı kitlelerin patlamasına, yollara dökülmesine, kendini sokaklarda ifade edebilmek için çırpınmasına sebep olmuştur. Demokrasilerde güçlü iktidar kadar güçlü bir muhalefetin gereği Gezi Parkı olaylarında alınması en öncelikli ders olmalıdır. Umarım iktidar partisi de, muhalefet partileri de bu noktada alınması gereken mesajları almışlardır.
Özlem Ulusoy
yazınızı bir çırpıda okudum ve beğendim. aramıza hoş geldiniz..! başarılarınız daim olsun!