GÜL VEREMİYORSANIZ, GÜLÜVERİN…!
“ Okul bahçesinde aileler ve çocukları toplanmışlardı, bizden önce . Elini sımsıkı utmuştum annemin . Meraklı gözlerle beklemeye başladık . Yaprak kımıldamıyordu sessizlikten . İkimizin de avuçlar terlemişti . Adını sonradan öğrendiğim Deniz ile Aybike’nın dışında hareketsizdi çocuklar . Okul üniforması giyenler giymeyenlerden daha fazlaydı . Başlar merdivenlere dönük hareketsiz bekleşiyorduk.
Ellerinde isim listeleri olan öğretmenler geldi .Birinci sınıfların A,B,C….. Şubelerinde ki öğrenci isimlerini okudular sırayla . Anne bazen de babalarının ellerini bırakmayan çocuklar ,öğrenci kimliğine bürünerek alınıyordu,öğretmenlerinin gözetiminde sınıflara .Okuma ve içeri girme tamamlanmıştı. Anne babalarımızın ve okul idaresinin , öğretmenler kanalıyla çektikleri kuralarla oluşturulan sınıflara girdi . Bize sorulmamıştı !Geleceğimin temeli atılmıştı.
Ailelerimiz tarafından değerlendirilen öğretmenler , adımıza ; istiyoruz/ istemiyoruz , iyi/kötü diye sınıflandırılmış , okul idaresi ile tartışmaya bile girilmişti bizden habersiz. İyi ki annem babam öğretmen değil di. “İstenen / istenmeyen , iyi / kötü “diye sınıflandırılmalarına gönlüm hiç razı olmazdı. Sorulsaydı bize “öğretmenlerimizin hepside çok iyidir.” Diyeceğimizi bilmiyorlardı.
İlk gün tanıştık “tok” sesli öğretmenimizle . Sesinde zorlanmadan “ sizi çok seviyorum” görünüşü hakimdi. Sevilmesi gereken tüm tavır ve davranışlar ondaydı . Arada bir gözüme baktığında gözlerinin duygu yüklü olduğunu anlayabiliyordum. Elleri yumuşacıktı ,yanağıma dokunduğunda. Güzel kokuyordu , yanına sokulduğumda. Beş yıl birlikte olmaktan gurur duyduğum öğretmenim ,arkadaşlarım ve sınıfım….
Çocuk eğitmenin , öğretmenin eğitimini yıllardır alan öğretmenim . Çocuk psikolojisini , davranış bilimini kendi psikolojisi ve davranışıyla özdeşleştirmiş .Ders anlatırken Dünya işlerini bir tarafa bırakarak amacı uğruna “canını feda eden “ öğretmenimin ; istenen/ istenmeyen ya da iyi/ kötüsü olur mu?
Anasınıfı rahatlığı yoktu tabii. Sıra düzeni ,öğrenme süreci vardı sınıfın kokusunda . Oyun alanı daralmıştı . Dinleme , dinlediğini anlatma ve yazarak uygulama almıştı ,şarkıların yerini. Bizi rahatlatan öğretmenimizim kolları çok uzun olmasıydı, kendini bize göre yetiştirmişti, çünkü…!
Kitaplarımızı defterlerimizi özenle kapladık .Çantamızın kullanma kolaylığını da anlattı öğretmenim. Geçmiş yıllara göre sıkıldık . Öğretmenimiz bizimleydi de sıkıldığımızı anlardı. Kitap, defter ve ders araç gereklerin maddi ağırlığının yanı sıra, manevi ağırlığı da çökmüştü tepemize , ağırlığın çoğunu aldı üzerimizden .
Toplumda yaşamanın zorluklarını , kolaylaştırıcı yönlerini anlattı . Çocuk Hakları konusunda bilgilendirdi . Okul ve sınıf kültürünü oluşturduk el birliği ile . Anne baba sevgisinin , yaşlı ve hastaların ziyaretinin ne anlama geldiğini anlattı . Düşkünlere yardım edilmesi gerektiğini ,öğretti. İfade ve beceri dersleri başta olmak üzere her dersten bal aldırdı .
Yaşamımdaki düzeni ve disiplinli çalışarak başarıyı size borçluyum . İyi ki bizi sıra ile dışarı/ içeri almış, saygının ne demek olduğunu anlatmışsınız.
Çalıştım bende. Hem de çocukluğumu, öğrenciliğimi yaşadım . Okulumuzun fiziki ortamı çok iyi idi. Okul idaresinde gereğini yapan öğretmenlerimiz vardı .Ailelerimiz de ; öğrenci –öğretmen-okul idaresi üçgeninde ki işbirliğine destek oldu.
Öğretmenimi ve öğretmenlerimi çok ama çok seviyorum . Onlar beni yoğurdu , bina etti. Siz sayın veliler; öğretmeninize ve öğretmenlere güvenin .Ayrımcı yaklaşımlarla onları gagalayarak yaralamaya çalışmayın.
Ben kim miyim? Adım Şevval , doktorum, uzman çocuk doktoruyum. Ülkemde bir sağlık kuruluşta çalışıyorum.İlkokul öğretmenimin ve tüm öğretmenlerimin eseriyim .İlkokul öğretmenim mi? O’nuda siz tahmin edin.
Tüm öğretmenlerimin ve öğrencilerin yeni eğitim /öğretim yıllarını kutluyorum…!”
Hoşça Kalın, Çocukça Kalın….!
İsmail ALTOK