CHP BOLU MİLLETVEKİLİ ADAY ADAYI BURAK COP “KÖROĞLU’NUN DİYARINA SOLCU VEKİL YAKIŞIR”
Adım Mehmet Burak Cop. Yedi kuşak Bolulu bir ailenin mensubu olarak 1980’de dünyaya geldim. Akademisyenim. Geçmişte gazetecilik de yaptım.
Galatasaray Lisesi ve Üniversitesi’ni bitirdikten sonra İngiltere’de Kent Üniversitesi’nde yüksek lisans, NottinghamÜniversitesi<wbr />’nde doktora yaptım. 2011’de siyaset bilimi doktoru olarak yurda döndüm.
Gazetecilik yaptığım dönemlerde NTV ve Sky Türk’te çalıştım. Akademisyenliği ise Galatasaray, Boğaziçi ve İstanbul Kültür Üniversitelerinde icra ettim.
Çok sayıda bilimsel makalenin yanı sıra ilki AKP, ikincisi Gezi Ayaklanması, sonuncusu da CHP üzerine olan 3 kitap imzamı taşıyor. Karşı gazetesi ve <a href=”http://T24.com” target=”_blank”>T24.com</a> sitesinde köşe yazarlığı yaptım. Cumhuriyet, Radikal, Yurt gazeteleriyle <a href=”http://Sendika.org” target=”_blank”>Sendika.org</a> ve Bianet.org’da da yazılarım yayımlandı.
Siyaset kendimi bildim bileli en önemli ilgi alanlarımdan biri oldu. Üyesi olduğum SODEV’in Sosyal Demokrasi Okulu’nda eğitmenlik yaparken CHP’nin çok sayıda gençlik örgütüne de dersler verdim. CHP Bilim Yönetim Kültür Platformu için 2013’te “Yurtdışı Seçim Çevresi” başlıklı raporu hazırladım. Eylül 2014’teki kurultayda Parti Meclisi’ne aday oldum, ismim herhangi bir anahtar listede olmadığı halde aldığım oyla 474 adayın 218’ini geride bıraktım.
Başlıca ilgi alanım olan siyaset, 7 Haziran 2015 seçimlerine doğru benim için bir kamu görevine dönüştü. Elimi taşın altına koymaya, memleketim Bolu’dan ön seçime girmeye karar verdim. Büyük şehirlerden birinde kontenjan ya da merkez yoklaması adaylığı imkânı kovalamak sol siyaset anlayışıma uymazdı. KENDİMİ PARTİ ÖRGÜTÜNE EMANET ETMEKTE TEREDDÜT ETMEDİM.
Yaptıklarımın ve yapamadıklarımın hesabını Genel Merkez’deki bir ya da birkaç güçlü isme değil, binlerce üyemize vermek istiyorum. Bu yüzden kendimi sizin iradenize emanet ederek TBMM’deki vekiliniz olmaya talibim.
PEKİ NEDEN BÖYLESİ BİR SORUMLULUĞA TALİP OLDUM?
– İlkokul 1’den üniversite son sınıfa kadar devlet okullarında, halkın vergileriyle okudum. Topluma borcum var. En önemlisi, özgürlükten ve eşitlikten yana bir sosyalistim.
– Haziran seçimleri dönülmez kavşaktan önceki son çıkış… Memleket iyiye gitmiyor. Demokrasinin ve özgürlüklerin tamamen ortadan kalkacağı, diktatörlüğün kurumsallaşacağı<wbr /> o kavşaktan önce HALKIN İKTİDARINI kurmaya mecburuz. Başaramazsak, tarih bizi mahkûm edecek.
– Bir avuç vurguncunun baskı rejimi, Türkiye’yi dünya liginde küme düşürdükçe düşürüyor. Uluslararası kuruluşlar Türkiye’yi ya “yarı-özgür” ya da “özgür olmayan” ülkeler arasında sayıyor. Basın özgürlüğünde Irak’tan gerideyiz, 180 ülke arasında 154. sıradayız. AKP’den önceki Ecevit hükümeti döneminde elde ettiğimiz tüm demokratik kazanımlar bir bir elimizden alınıyor. 12 Eylül kurumları yaşatılıp güçlendirilmeye devam ediyor. AB İlerleme Raporları ağır eleştirilerle dolu. Yabancı medyada Erdoğan diktatöre benzetilirken Türkiye’den demokratik değil, otoriter bir rejim olarak bahsediliyor.
– 12 yılı aşan AKP iktidarı Türkiye’ye çağ atlattığı masallarını anlatırken BM İnsani Gelişme Endeksi’nde anca 69. sırayı alabiliyoruz. Kosta Rika, Panama, Lübnan, Malezya, Libya önümüzde! Ülkemizde bebek ölüm oranları Avrupa ortalamasının iki katı. PISA testine göre Türkiyeli öğrenciler 65 ülke öğrencileri arasında okuma-anlamada 42’nci, fen bilgisinde 43’üncü, matematikte 44’üncü…
– Türkiye, kadınlarını eziyor! Dünya cinsiyet eşitliği endeksinde 148 ülke arasında 118’inci sıradayız. Kadınla erkek arasında kişi başına düşen milli gelir farkı 3,5 kat! Türkiye’de kadınlar öldürülüyor, devlet izliyor. Hatta memleketi yönetenler, demeçleriyle kadınlara yönelik katliamı neredeyse teşvik ediyor. AKP iktidarı kadına düşman. Kadını eve tıkmak, onu çocuk doğurma makinesi haline getirmek istiyor.
– AKP iktidarı tarımı çökertti. Tarımdan kopan nüfusu kentlere yığarak, her an patlamaya hazır bir balon olan inşaat sektörüyle gemiyi yürütmeye çalışıyor. Her yer imara açılıyor, doğal kaynaklar talan ediliyor. Bir avuç vurguncu rant elde etsin diye yeşil alanlar yok ediliyor. AKP çiftçiyidesteklemiyor. Bolu’nun patates eken köylüsü de, fındık yetiştiricisi de ürününden gelir elde edemiyor. Orman köylüsü eski günlerini arıyor.
– Memlekette işsizlik azalmıyor, artıyor. Bolu’da işsizlik oranı yüzde 9,6. Yani neredeyse Türkiye ortalaması kadar. Hâlbuki Bolu, potansiyeli güçlü bir şehir. Sırf turizm bile Bolu’yubaşka bir noktaya taşımalıydı. Her 4 gençten biri işsiz. Genç işsizliği Bolu’yu da tehdit ediyor, çünkü burası köklü bir üniversite şehri.
– Emek sömürüsü, örgütsüzlük had safhada. 2014’te Türkiye’de neredeyse 2000 kişi iş “kaza”larında öldü. Avrupa ortalamasının 7 katı ölüm meydana geliyor iş “kaza”larında.Tarihimizin en büyük maden faciasını yaşadık. Gökdelen inşaatında aşırı yük yüzünden düşen asansörde 10 işçi ölüyor,bundan ötürü en uzun süre tutuklu kalan kişi 5 ay yatıyor. Sendika üyeliğinde OECD ülkeleri arasında sonuncuyuz.
ÇÖZÜM SOSYAL DEMOKRASİDE! ÇIKIŞ HALKIN İKTİDARINDA!