GURBETÇİ ŞÂİR SERVET YÜKSEL’İN DUYGU SÜZGECİNDEN SÜZÜLEN ŞİİRLER
- NİHAT MALKOÇ
“Aman ha, gönül kırıp; kırılmaya değer mi?
Boş şeylerin peşinde yorulmaya değer mi?
Ne kaldı elimizde baharından, yazından?…
Bu dünya çiçek olsa derilmeye değer mi?”
(“Değer mi?”- Servet YÜKSEL)
Gönül telimizi titreden tılsımlı bir nağmedir şiir… Sözün duygu süzgecinden geçirilmiş, damıtılmış en saf hâlidir. “Ne bir eksik, ne bir fazla” diye ifade edebileceğimiz, (s)özün özüdür; sözün en tasarruflu kullanılmış özgün yapısıdır. Acılardan ve tarifsiz mutluluklardan neşet eden duyguların en yücesidir şiir… Şiir, sözün darasını aldıktan sonra geriye kalandır; sözün şahikasıdır. O, altın kaplama değil, külçe altındır. Şiir gök boşluğundaki erişilmez hayallere merdiven dayamaktır. İmkânsızı mümkün kılmaktır. Şiir kesbî(sonradan kazanılmış) olmaktan çok, vehbi(yaradılış vergisi)dir. Fakat iyi şairler, kesbiyle vehbinin mükemmel terkibinin neticesidir.
Şiir, özgürlüğü özgünlükte bulmaktır. Şiir büyük zekâ fabrikalarının defosuz ürünüdür. Şiir büyük emeklerle zor yazılan ve de zor anlamlandırılandır. Şiir bütün zamanlarda hep ayakta kalabilendir. Yürek toprağına bir çınar gibi kök salabilendir. Şiir, hissiyatın kanatlanmış hâlidir.
Şâirlik, taklitten vebalı görmüş gibi kaçmak, alabildiğine uzak durmaktır. Sözün ayıp ve kusurlarını örterek, ona albeni katmaktır. Şairlik üstü tozlanmış bir cevherdir; çalışma ve gayret onun üstündeki tozları süpürüp onu görünür kılmaktan ibarettir. Yoksa tenekeyi altına dönüştürmek değildir. Gerçek şâir altın, müteşâir tenekedir. Şâirlik, çekiçle örs arasında kızgın bir demir olmaktır.
Şâir; duyulmayanı duyan, görülmeyeni gören, hissedilmeyeni hissedendir. Tabir caizse sözü sırlayandır hakiki şâir… Evvel olmayanı ortaya çıkarandır o… Düşlerin toprağında sabırla ve metanetle adeta iğneyle kuyu kazandır. Şâir, mânâyı imge yorganıyla örtendir; sözün çilesini çekendir. Şâir başkalarına benzemeyen, kendi olan ve hep kendi kalandır. Gerçek şâir, zamanı kuşatan ve söz kılıcını kuşanandır. Şâir, kutlu alınterini mürekkep yapıp kaleme sürendir.
Cevher hükmündeki saf şiirde önemli olan, sözü doğrudan doğruya söylemek değil, onun rengârenk elbisesi hükmünde olan imgeler ve ahenktir. Ahmet Haşim’in “Piyale” şiir kitabının önsözünde belirttiği gibi “Şâir ne bir hakikat habercisi, ne güzel konuşan bir insan, ne de bir yasa koyucudur. Şâirin dili ‘düzyazı’ gibi anlaşılmak için değil; ama duyulmak üzere oluşmuş, musiki ile söz arasında, sözden fazla musikiye yakın, iki arada bir dildir. Anlam araştırmak için şiiri deşmek, ötüşü yaz gecelerinin yıldızlarını ürperişler içinde bırakan küçük kuşu, eti için öldürmekten farklı olmasa gerek. Et zerresi, susturulan o büyüleyici sesin yerini doldurabilir mi?” Bir düşünün…
Şiir ve şâire dair, tesiri samimiyetinde gizli, bu kırık dökük aforizmalar, gerçek bir şâirin iki güzel şiir kitabını okuduktan sonra gönül imbiğimden satırlara taşan sızıntılardır. Ömrümüz boyunca nice şiir kitapları okumuşuz; ama onların sönük kıvılcımı saman alevi gibi sönüp gitmiştir. Ama gurbetçi şâir Servet Yüksel’in şiirsel derinlik içeren bu mümtaz eserleri süzme şiirler sınıfından… Öyle bir çırpıda, çalakalem yazılmış şiirler değil. Tabir caizse çifte kavrulmuş…
Uzun yıllardan beri Almanya’da yaşayan gurbetçi şair Servet Yüksel’in elimdeki “Gel Ey Aşk” ve “Aynalardan Bakan Sen misin?” adlı kitaplarını büyük bir keyifle okudum. Sağ olsunlar, adı geçen iki şiir kitabını imzalayarak adresime kadar göndermişler. Heyecanla elime alıp büyük bir dikkatle okuduğum bu şiirler, usta bir şâirle yüzyüze olduğumu gösteriyordu bana.
Bu güzel şiirlere güçlü imzasını koyan Servet Yüksel’i biraz daha yakından tanımaya ne dersiniz?1966’da Bolu’nun Dörtdivan ilçesine bağlı Adakınık Köyünde doğan Servet Yüksel, ilkokulu köyünde okuduktan sonra, orta ikinci sınıftan ayrılarak Almanya’ya göç etmiştir. Orada makine tamiri üzerine tahsil görmüştür. Daha sonra A.Ü. İşletme Fakültesi’nden mezun olmuştur. Evli ve üç çocuk babası olan Yüksel, Almanya’da bir özel kuruluşta çalışmaya devam etmektedir.
Şiirde aradığı özgün sesi bulduğuna inandığım Servet Yüksel, birbirinden güzel ve bir o kadar da derin anlamlar içeren şiirlerini bugüne kadar birçok yayın organında yayımlamıştır. Bunlar arasında başta Türkiye ve Tercüman gazeteleriyle; Altınoluk, Semerkand, Eğitim, Sözola, Yüzakı, Orkun, Bilim, Taşra Edebiyat, Rayiha, Güneysu, Kardelen, Size, Wird, Gülpınar, Zafer, Gurbette Bayrak, Ana, Şiir Defteri, Diyanet Çocuk, Türkiye Çocuk, Yeşilay dergilerini sayabiliriz.
Gurbetin yürek sızlatan acısını bizzat yaşayan Servet Yüksel’in bugüne kadar “Kışlardan Bahara”(1988), “Karanfil Düşleri”(1993), “Aynalardan Bakan Sen misin?”(1997) ve “Gel Ey Aşk?”(2008) isimli şiir kitapları yayımlanmıştır. Yüksel’in birçok şiiri, değişik sanatçılar tarafından bestelenerek kasetlere okunmuştur. Bunun yanında birçok şiir yarışmasında değişik ödüller kazanmıştır. Bunlar arasında Türkiye Milli Kültür Vakfı’nın 1994 yılında açtığı “Şehitlerimiz” konulu şiir yarışmasında kazandığı birinciliği, yine Türkiye Dergisinin 1995’te düzenlediği şiir yarışmasında kazandığı birinciliği, Trabzon Belediyesinin açtığı “Naat-ı Şerif” yarışmasında elde ettiği ikinciliği, Edebiyat Güncesi Dergisinin 1996 yılı içinde açtığı şiir yarışmasında kazandığı üçüncülüğü, Türk Edebiyatı Dergisinin 1988’de İstanbul konulu şiir yarışmasında aldığı mansiyon ödülünü, Gurbette Bayrak Dergisinin 1987’de düzenlediği şiir yarışmasında aldığı mansiyon ödülünü, 1. Akabe Şiir Yarışmasında kendisine takdim edilen Jüri Özel Ödülünü sayabiliriz.
Şair Servet Yüksel’in şiire hakim olduğunu gösteren harikulâde bir söyleyiş gücü var. “Gel Ey Aşk” adlı şiir kitabına aşka çağrıyla başlayan şair Yüksel, söz konusu kitabın ikinci şiirinde kâinatın serveri Resulullah’a yürekten sesleniyor. Bu nefis naatte hasret duygularının sular seller gibi aktığını hissedebiliyorsunuz: “Beni ne ben, ne aynalar tanıyor/Neresinden tutsam aklım kanıyor/Toprak şerha şerha, gökler yanıyor/ Rüyalarım bile soldu Efendim/İnsanlığım talan oldu Efendim//Bilirim gün batmaz şefkat ülkende,/Bir sırlı uykuya dalsam gölgende,/Gariplerin hüznü mü var heybende,/Her ne yana baksam gurbet Efendim/Yollar tekin değil; medet Efendim”
“Gel Ey Aşk” adlı kitapta güzel şiirler peşi sıra geliyor. Şâir, “Bir Yakup Ağlar” adlı şiirinde “Bu hasreti çekemez, taşımaz dağlar,/Hâlâ içimizde bir Yakup ağlar/Kırılsın zincirler, çözülsün bağlar,/Ey dervişim, yollar seni bekliyor” dedikten sonra günümüzdeki olumsuzluklara ve sığlıklara ayna tutuyor: “Güzellikler buralardan göçmekte,/Zaman hoyrat, ömrümüzü biçmekte/Meyveye duracak, mevsim geçmekte,/Çiçeklenmiş dallar seni bekliyor//Garip geldik, garip kalmışız meğer,/Çocukların bile gözleri keder!/Toprağa kan düştü, gecikti haber,/Can boğazda kullar seni bekliyor” Bu şiir, söyleyiş gücüyle çerçevelenip asılacak kadar kıymetli duygular içeriyor. Bu güzel şiirin derinliği keşfedilmiş olacak ki başarılı bir şekilde bestelenerek ezgilerle giydirilmiştir.
Şâir Servet Yüksel, söyleyişteki titizliği ve özgün imgeleriyle şiire damgasını vuruyor, kendi sesini buluyor. Şiirlerinde “gurbet, hasret, göç, mâzi, tarih, sonsuzluk peygamber, yayla, sıla, zaman, çocuk, gece, aşk, gül, gönül, dost, hicret, anne, ümit, şehir, kahır, sevgi” temalarını işliyor.
Şâir Servet Yüksel’in bir solukta, keyifle okuduğum “Gel Ey Aşk” isimli kitabında 61 tane özgün şiir var. Şiirlerin tamamı hece ölçüsüyle kaleme alınmış. Şiirlerde güçlü kafiyeler kullanılmış. Kitaptaki şiirler beyitler, bentler ve dörtlükler hâlinde yazılmıştır. Bahsi geçen kitapta “Geçmiş Zaman Olur ki…” adlı bir başka bölüm daha bulunuyor. Bu bölümde Yüksel’in “Gurbet Ölümleri, Sözünüz Söz mü?, Nerede O Eski Bayramlar?, Taş Yeşermez, Adam Olmak, Huzur Ne Yanda Evladım?” başlıklı altı yazısı yer alıyor. Şâir, bu yazılarında hayata dair isabetli tespitlerde bulunuyor. Yazılar sohbet havasında ve deneme tadında… Bir şairin elinden çıktıkları (bes)belli…
“Gel Ey Aşk” kitabındaki şiirler gül kokuyor. Kitaptaki “Ateşte Açan Gül, Ravzana Geldim, Ey Gül, Ben Sana Kurban Olmuşum, Hicret, Efendim” isimli şiirler Peygamber Efendimizi anlatıyor. Ona duyulan hasretin yangını hecelere sinmiş. Sanki her bir mısrası mürekkeple değil, gözyaşıyla yazılmış; o denli tesir bırakıyor okuyanlarda. Bunlardan biri olan “Ravzana Geldim” şiirinde “ Güzelliğin görenleri yakarmış,/Senin adın bile hep gül kokarmış,/Gözlerinden şefkat, sevgi akarmış,/Öyle dertliyim ki, dermana geldim” ifadeleri bizi nebevî aşkın ateşine atıyor.
Şâir Servet Yüksel, “Gel Ey Aşk” kitabında çok güzel ifadeler yakalamış. Kelimelerin mecaz ve yan anlamlarda kullanıldığı bu imgeli sözlere şu örnekleri verebiliriz: “Bakışların gözlerime değende,/Yalın kılıç bir aşk şahlanır bende”, “Zaman boynumda kement, ötekere kur beni/Her hâlimde gariplik hangi dost okur beni?”, “Yüreğime kor gibi bir yaman firak düştü…/Aşkın darağacında canı sınamak düştü…”, “İçimdeki canavar vesvese pazarlıyor”, “Annemin duasını yarama sarıyorum”, “Sadağıma gül kokan, iyi niyetler koydum”, “Gönlümü ateşe atsan üşürdü/Dost nazar eyledi aşka düşürdü”, “Visal yokuşudur aşk/Bir Anka kuşudur aşk”, “Gönül sevdasında ısrarlı ey dost,/Saatler ölüme ayarlı ey dost”, “Saatleri kurcalasam ne çare/Aynaları parçalasam ne çare”, “Zaman adlı küheylana,/Ah bir kement atabilsem/Yatak yorgan kor yığını/ Bir lahzacık yatabilsem”, “Bir an oldu, dile geldi korkular/ Firar etti gözlerimden uykular”, “Gaflet alıp satar aklı cüceler,/Gönül sevdiğini, dostu heceler,/Esrar perdesini açsa geceler”, “Nice serzeniş, eyvah!…/Hep benden yana göçer,/Yüreğimden her sabah,/Bir kara tren geçer”, “Yol düşleri görmüşüm sallanırken beşikte/Gurbet ki gönül kuşum, bekler buldum eşikte…”, “Yastığımın altında dedemin masalları”, “Kandil diye yıldızları yakardım/Sularında düşlerimi yıkardım”, “Zaman sancı içinde , arzın kalbi kanıyor/İhanet devşirildi, fitne pazarlanıyor”, “Peşinden gidilir mi çamura batanların?Fitne panayırında meydan şarlatanların”, “Madde ile mânâyı bir teknede yoğurdum/Altın sayfalar açtım, çağlara mühür vurdum”, “Annemin dizinde hayale dalsam/Batan güneşleri içime alsam”, “Gönül sevdasında ısrarlı ey dost,/Saatler ölüme ayarlı ey dost”…vb.
Ömrünün en güzel yıllarını gurbet ellerde, sıla hasretiyle geçiren Servet Yüksel’de yurt özlemi dağlar kadar büyük… Zira o, çocuk denecek bir yaşta gurbete düştü. O, şimdi doğup büyüdüğü toprakların hayaliyle yaşıyor. Gurbet ellerde gördüğü acı manzaralar, onu derinden üzüyor. Başta Almanya olmak üzere, birçok ecnebi yurdunda bir neslin göz göre göre elimizden kayması onu fazlasıyla kederlendiriyor. Bu durum karşısında fazla bir şey yapamamak, üzüntüsünü ikiye katlıyor. Rüyalarında, aklından hiç çıkmayan Anadolu’yu görüyor. “Memleketim benim, ah Anadolum!/Artık çağır bizi, sen ki anasın/Yüreğine düştün oğullarımın,/Kızlarımın ellerinde kınasın” diyerek bu hasreti kelimelere döküyor. Kırk yıl evvel büyük umutlarla çıkılan gurbet yolculuğunu şu dizelerle ifade ediyor: “Ellerinde tahta bavullar vardı,/Daha gönüllerde mevsim bahardı,/Gurbetmiş, hasretmiş dağların ardı,/Hani düşlerinde sıla görenler?…//
Şiirlerinde buram buram maneviyat soluduğumuz şâir Servet Yüksel, “Gel Ey Aşk” adlı kitabının son şiiri olan “Ararım” başlıklı şiirinde dünle bugünü karşılaştırarak, bugünün şerrinden mâzinin şefkat ve merhamet iklimine sığınıyor. Şâir Yüksel, son derece isabetli tespitlerle dolu bu anlamlı şiirinde “Adımız okununca tarih bile hislenir,/Bugün nereye baksam; ‘İmdat!’ diye seslenir,/Üç kıtada gezdiğim zamanları ararım//Onlar ki, bu toprağı tutan çınarlarımız,/Gönüllerin can suyu, şefkat pınarlarımız,/Ardınca yürüdüğüm sultanları ararım” diyor. Sözlerini “Hani zulümler yıkan kutlu sevdamız bizim?” sorusunu sorarak şiirini bitiriyor. Böylelikle ezilmiş, öz yurdunda parya muamelesi gören çoğunluğun hislerine tercüman oluyor.
Servet Yüksel’in “Aynalardan Bakan Sen misin?” isimli şiir kitabı 1997 yılında yayınlanmıştır. Kitabın Önsöz’ünü son dönem çocuk edebiyatının önemli şairlerinden Göktürk Mehmet Uytun yazmış. Uytun, kaleme aldığı “Önsöz”de Servet Yüksel’in şairliğine dair güzel şeyler söylüyor. Eserin ilk şiiri, kitaba da isim olan “Aynalardan Bakan Sen misin? adını taşıyor.
Kitapta birbirinden güzel 46 şiir yer alıyor. 64 sayfadan meydane gelen kitaptaki şiirler yine hece ölçüsüyle kaleme alınmış. Beyit ve dörtlük nazım birimleri kullanılmış şiirlerde. Bu kitapta da “Ya Resulullah” adlı şiir, güzel bir naat örneği olarak dikkat çekiyor. Şiirdeki şu ifadeler Peygamber aşkının derecesini gösteriyor: “Ne boşalabildim, ne dolabildim/Ne bir mekân ne bir dost bulabildim,/Ben senin sevgini öz sıla bildim,/ Bana her yer gurbet Ya Resulullah//İnişin varlığı yokuşta gizli/Suyun şırıltısı akışta gizli/Saadet o nurlu bakışta gizli,/Cemalini lutfet ya Resulullah”
“Aynalardan Bakan Sen misin?” kitabında da tıpkı “Gel Ey Aşk” kitabında olduğu gibi imgelere dayalı özgün ifadeler var. Bunlara “Ölümde atarmış hayatın nabzı”, “Gece sessiz sessiz ağlar içimde”, “Yüreğime dar geliyor kâinat” “Bela gelir ayaklara dolanır/ Bıçaklar ki öfkelerde bilenir”, “Hangi yöne gitsem yollar hep pusu,/Beynimi deliyor zaman burgusu”, “Gece bitsin dersin, sürdükçe sürer/Zaman tik-tak, tik-tak ağını örer”, “Kaldırımlar yatak, gökyüzü yorgan”, “Burda murat almak muhalmiş meğer,/Ne gördünse hepsi hayalmiş meğer”, “Kafdağının eteğinde izlerin/Denizleri içmiş mavi gözlerin”, “Geceyi yaralar kirpik uçların,/Rüya tavanlarda asılı kalır”, “Çaylara bıraktım bütün öfkemi/Güneşin bağrına attım gölgemi”, “Damla damla hep içime boşandım/Silah diye muhabbeti kuşandım”, “Hayat-ölüm arası yolumuz bir nefeslik/Dünyanın manzarası ne varsa bir heveslik”, “Hey gidi koca çınar, çözülse de dillerin/Duysak hikâyesini kaybolan nesillerin”, “Zalimin yüzüne inen tokattık/Biz karanlıklara nurdan ok attık”, “Ufuklarda ellerim, sabahı kolluyorum/Üşüyen yavrulara güneşi yolluyorum” ifadelerini örnek verebiliriz.
Şâir Servet Yüksel, şiirde yerli hissiyatın tercümanlığını yapıyor. Ömrünü gurbette geçirmiş olmasına rağmen gönül tasını Anadolu’nun pınarlarından dolduruyor. Yazdığı birbirinden kıymetli şiirlerle bizi has şiire doyuruyor. Sözlerimi onun şu anlamlı dizeleriyle sonlandırmak istiyorum:
“Solgun yüzlerimizde gülümserken gariplik,
Gece yarılarında susup ağlamak düştü…
Seherde gül açarken gel ey hâlden anlayan,
Aşkın darağacında canı sınamak düştü…”