KENDİNİ BİLEN, DÜNYA’YI ve ALLAH’I BİLİR
Toprağı sürdüm, çapaladım, ayıkladım. Tohumu toprağa koydum, suyunu verdim. Güneş’i, ışığı ve ısıyı Allah’tan diledim… Tohum, ortamını buldu, canlandı, kabuğunu kırdı, toprağı yardı, filiz olup Yeryüzü’ne çıktı. Tohum, hayat oldu, büyüdü, gelişti, yükseldi. Uzadı, uzandı, serpildi… Çeşit çeşit, renk renk, tat tat, koku koku, irili ufaklı, faydalı yararlı, tahıl oldu, sebze oldu, meyve oldu… Tohum, ben oldu, benim oldu! Gözüm, gönlüm, karnım doydu… Herşey, yeniden tohum oldu, toprağa kondu. Toprak, o nedenle ana oldu!
Varlığımızı topraktan aldık. Toprakla yaşıyoruz. Anamızı toprağa verdik. Atalarımızı toprağa verdik. Sevdiklerimiz toprağın bağrında. Biz de toprağa gideceğiz… Hepimiz o topraktan geldik. O toprağın beyaz, sarı, esmer, kızıl, siyah; renk renk, tat tat, koku koku ve çeşit çeşit meyveleriyiz… Hepimiz can, hepimiz insan, hepimiz biriz ve gerekliyiz. Biz, Evren’in çiçekleriyiz!
Çiçekler, sevgi, dostluk, kardeşlik ve de insanlık içindir. Bütün insanlar birdir ve bütün insanlar kardeştir. Bütün insanlar çiçektir. Hepsi aynı toprağın mahsulü ve aynı Allah’ın yarattığı kullarıdırlar. Ayrım yapamayız! Ayrım, yanlış, kötü, çirkin ve ihanettir. En çok da gaflettir. Gafil olma insanoğlu! Gafil olma insankızı! Senden büyük gerçekler var… En büyük gerçek, ayrımsız ve ayrıcalıksız insan olduğumuzdur. Irklarımız, milletlerimiz, dillerimiz, dinlerimiz ve kültürlerimiz, çeşitliliklerimiz ve güzelliklerimizdir. Hepimiz, bedenlerimizle, ruhlarımızla ve duygularımızla insanız. Ellerinizi kaldırın! Ellerimiz yükseklerde birleşip bütünleşsin. Ellerimiz, Evren’in derinliklerine uzanan çiçek demetleri oluştursun. Şirin Dünya’mızdan Evren’e ve Sonsuzluğa, sevgi, birlik, huzur ve yükseliş mesajı var!
İnsan, toprağa düşmüş bir tohum gibi! İnsan kabuğunu kırıyor. İnsan, Uzay’a, Evren’e ve Sonsuzluğa açılıyor… İnsan, gelecekte Evren’de büyüyecek. Edepli, görgülü, saygılı ve saygın insan, Evren’e tohum salacak, meyve verecek.
İnsan değerlidir. İnsana saygı duyun, insan olun! İnsan olmaktan büyük onur mu var? Ben bu sebeple onurluyum. Çünkü ben insanım!
Maddenin, eşyanın dili var. Olayların dili var. Hareketin, hareketsizliğin dili var. Sessizliğin dili var. Her halin, her tavrın dili var. Sen bana bir şey söylemediğin zaman bile, bana söylediklerin var. Beynin, aklın, vicdanın ve ruhun, senin ve benim dışımda, sana ve bana rağmen duydukları, algılayıp kavradıkları var. Beyin, akıl ve ruh için, durgunluk, hareketsizlik ve sessizlik yok! Onlar, seni, beni, Dünya’yı, Doğa’yı, Uzay’ı, Evren’i, Sonsuzluğu ve Tanrı’yı, her anda ve her konumda algılayıp durmaktalar… Bu bilincin içimizde uyanması, kendimizi duymamıza, kendimize inanmamıza, güvenmemize ve kendimize saygımıza bağlıdır. “ İlim, aynı zamanda kendini bilmektir. Sen kendini bilmezsen, bu ne biçim okumaktır.” demişler bunun için. Kendini bilen, Dünya’yı, Uzay’ı, Evren’i, İnsan’ı ve Allah’ı bilir çünkü. Kendini bilen, hakka riayeti bilir.
Halil İbrahim YAMAN
Çiçeklerin Tanrısı, Bizim Tanrımız. Sayfa 198-199
http://hayaman6.blogspot.com
Söylenecek söz bulkamıyorum. Yüreğine sağlık ağbiciğim. Şu günlerde bu duygu ve düşünceler insanoğlunun çok ihtiyacı var. Hepimiz biririz. Birimiz hepiz. Topraktan geldik, toprağa gideceğiz. Bizi yaratana kurban, onun kulu olabilmek en büyük arzumuzdur. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az..Saygılarımla.